Bugün Cumhuriyetimizin 88'inci kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. 1923'ten bugüne uzanan yıllarda dünyanın ve özellikle yaşadığımız coğrafyanın sahne olduğu değişimleri ve bu arada felaketleri düşündüğünüz zaman, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bir "Başarı öyküsü" olduğunu söyleyebiliriz.
Bütünlüğünü korumuş, kadrolarını yetiştirmiş, alt ve üst yapılarını yenilemiş, çağdaş uygarlıklar düzeyinde yer alabilmek için gerekli reformları yapmış, demokrasiyi bir yaşam tarzı olarak benimsemiş, gelişen bir toplumun üst siyasal örgütüdür Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
"Cumhuriyet" elbette her şeye cevap verebilecek sihirli bir kavram değildir.
Nitekim Osmanlı'dan devraldığımız sorunların tümünü Cumhuriyet'le çözüme kavuşturmuş değiliz.
Neticede tarihimiz göz önüne alındığında Cumhuriyet, bir milat ya da bir sıfır noktası değildir... Bir dönüm noktasıdır.
Ayrıca cumhuriyet rejimi ile tanımlanan yelpazede "Despotizm" de, "Oligarşi" de vardır.
Çağdaş cumhuriyet
Hukukun üstün olduğu, bireyin devletle eşit düzeyde bulunduğu, temel hak ve özgürlüklerin kutsandığı, imtiyazlı oligarşilerin bulunmadığı, haklı ve serbest rekabetin her alanda egemen olduğu ve çoğulcu demokrasiye sahip olan cumhuriyetler, siyasi sapmalardan olabildiğince arınıyor.
Türkiye Cumhuriyeti bu açıdan sürekli bir mükemmeli arayış çizgisinde.
Tek sesliliği ve ideolojik devlet özlemini seslendirenler artık bugünün marjinalleri...
Cumhuriyetimizin yükselen değerleri, özgürlükçü demokrasi ve bireyin toplumda ağırlığını duyurması değil mi?
Bütün bu güncel gerçeklerden bazılarının yakın geçmişimizin gerçekleri ile taban tabana zıt olmaları, o geçmişi inkar etmemizi de gerektirmiyor.
Cumhuriyetimizin 88'inci yılındaki gücünü artık kendi tarihimizle ve yakın geçmişteki hatalarımızla yüzleşebilecek cesarete sahip olmamız da kanıtlamakta değil midir?
Neticede Atatürk'ü bağımsızlık savaşımızın kahramanı muzaffer komutan, Cumhuriyetimizin kurucusu ve çağdaşlaşma reformlarının mimarı olarak şükranla anıyor ve seviyoruz.
Atatürk ve Kemalizm
Ama artık "Atatürk'ü sevmek" ile üretilmiş doktriner "Kemalizm"e ideolojik bağımlı olmak arasında çok büyük farklar bulunduğunu da biliyoruz.
Sorunlarımıza çözüm yolunun çağa uyumlu olmaktan, saplantılar ve öz yargılardan uzak durmaktan geçtiğinin toplum olarak farkındayız.
Çoğunluklar kadar azınlıklar da, siyasetimizin ve hukukumuzun himayesinde artık.
Özetle "Türkiye Cumhuriyeti" kökleri geçmişte ama gözleri gelecekte olan ve her sorunu aşabileceklerine inanan insan topluluklarının devletini ifade ediyor.
Ayırımcılık, kin, nefret ve şiddet, Cumhuriyetimizin varlık sebebi ile bağdaşmayan kavramlar.
Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun.