Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Muhalefet etmek, laf ebeliği yapmak olmamalıdır

Her ülkede bir iktidar vardır.
Ancak çok partili demokrasilerde iktidara alternatif olan muhalefet partileri vardır.
Toplumun derin beklentilerine cevap verilmesi ümidi ile TBMM'nin yeni çalışma dönemine başlamasını beklerken, muhalefetin varlığının, iktidarın doğru yolda ilerlemesinin ana güvencesi olduğunu hepimiz kabul etmek durumundayız.
Bu dönemde de özellikle ana muhalefet partisi CHP'ye ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na büyük sorumluluklar düşüyor.
Muhalefet etmek asla bir "Laf ebeliği" yapmak veya her konuda iktidarın "ak" dediğine "kara" demek değildir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun son demecini irdeleyerek bu konuya açıklık getirmek mümkündür.

Kılıçdaroğlu'nun sözleri
CHP Kadın Kolları toplantısında Başbakan Erdoğan'ı hedef alarak özetle şunları söylemiş Kılıçdaroğlu: "-Ciğerin yanıyorsa, bu terör belasına karşı özel temsilcini niye gönderdin? Terörü bitirmek için çaba harcamıyorsun. Başbakanlık yan gelip yatma yeri midir? Tabii beyefendiler için bir şey yok, bir yere giderken bin tane koruma var, onlara bir şey olmaz. Olan korumasız garibana oluyor, kadına kıza, çoluğa çocuğa oluyor. Hz. Ömer'i anlatırken, 'Fırat'ın kenarında bir koyun kaybolsa bunun hesabını Hazreti Ömer'den sorarlar' denir. Bırakın Fırat'ın kenarında koyunun kaybolmasını, öğretmenlerimiz kaçırılıyor, insanlarımız öldürülüyor. Ben onun hesabını Recep Tayyip Erdoğan'dan sormayacak mıyım?"
"Muhalefet etmek laf ebeliği demek olmamalıdır" konusuna örnek bir konuşma değil mi bu?

Kim yan gelip yatıyor?
Örneğin "Başbakanlık yan gelip yatma yeri midir" sorusuna hedef olmaması gereken belki de dünyadaki tek Başbakan Tayyip Erdoğan değil mi?
Kılıçdaroğlu evinden çıkıp parti genel merkezinde ne konuşacağını planlarken, Erdoğan'ı Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da, New York'ta, Makedonya'da, Ankara'da, İstanbul'da görmüyor muyuz?
Veya Erdoğan'ı hedef alan "Terörü bitirmek için çaba harcamıyorsun" içerikli bir eleştirinin gerçekliği ne ölçüde var olabilir?
Ya da Kılıçdaroğlu'nun koruması yok mu?
Yani eleştiride "İnsaf" ve "Hakkaniyet" öğelerinin varlığı o eleştirinin etkisini de artırır.
Bir de doğru bilgiyi doğru yerde kullanmak meselesi var.

Fırat değil Dicle
Ne demiş Kılıçdaroğlu?
"-Hz. Ömer'i anlatırken, 'Fırat'ın kenarında bir koyun kaybolsa bunun hesabını Hazreti Ömer'den sorarlar' denir."
O cümlede kullanılan öğeler, Mehmet Akif Ersoy'un 1910 yılında Sırâtımüstakim dergisinde, 1911 yılında ise Safahat'ta yayımlanan "Kocakarı ile Ömer" adlı şiirinden alınmadır.
Ama o nehir Fırat değil Dicle'dir.
Şöyledir söz konusu dizeler:
"Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu!"
Buna benzer durumları ele alan fıkrayı herhalde biliyorsunuzdur:

İsa değil İbrahim
Adamın biri kendisini dinleyenlere "Kurban" meselesini anlatıyormuş:
-Hazreti İsa eline kılıcını aldı, kızını yatırdı, tam kafasını kesecek iken Allah yukarıdan bir öküz indirdi, demiş.
Sonra dinleyiciler arasındaki bir yaşlıya sormuş,
-Öyle değil mi hocam?
Yaşlı adam gülerek cevap vermiş:
-Be mübarek adam, hangisini düzelteyim?
Hazreti İsa değil İbrahim! Kılıç değil bıçak! Kızı değil oğlu! Öküz değil koç!
Bir konuşmada eğer edebi yapıtlardan alıntılar yapılacaksa bunların doğru olmasına da özen gösterilmelidir.
Yeni bir anayasa hazırlanması beklentisi ile toplanan TBMM'de sırf muhalefet etmek için engellemeler yapıldığı takdirde, CHP gelecek seçimlerde de hayal kırıklıkları yaşayacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA