Gaziantep'in Mazmahor'undan (Bugünkü Bağlarbaşı köyü) ev hizmetlerinde çalışmak için İstanbul'a gelen Hatçe, bir gün telaşla evin hanımına koşmuş,
-Hanım, radyoda söylediler... Balkonlardan soğuk hava dalgası geliyormuş... Ne yapacağız, demiş.
Küçük Hatçe'nin bilmediği "Balkanlar" kavramını "Balkonlar"a çevirerek anlaması, çok doğaldır.
Buna benzer davranışları hepimiz her gün sergilemez miyiz?
Bunlardan çok çarpıcı olan bir tanesini arkadaşımız Emre Aköz dünkü yazısında şöyle anlatıyordu:
Ulusalcı zemin
-"Kürt sorunu" Kürtlerin, farklı bir halk olmalarından gelen (adeta doğal) hakları ve talepleriyle ilgilidir. Dolayısıyla demokratik bir Anayasa ile bu hak ve taleplerin büyük çoğunluğu karşılanabilir. (Örneğin kimlik, dil ve eğitim meseleleri.)
-"PKK sorunu" ise farklı: Kandil'i, Abdullah Öcalan'ı, BDP'yi, KCK ve benzeri örgütlenmeleri de kapsayan, şiddet sarmalındaki bir "Ulusalcılık" sorunu bu... Bence mevcut Anayasa ile bu konuda ciddiye alınacak bir ilerleme sağlanamaz.
Gerçekten de "Türk ulusalcıları"nın özelliklerini anlamaya çalışırken "Kürt ulusalcıları" ile onların ortak yanlarını aramayı ihmal ettik.
Ortak yanları, demokrasi dışı ve silahlı güce dayalı çözümlere yakın olmaları.
Teori ve gerçekler
Emre Aköz bunu yakalamış yazısında.
Ama bizler bunu unutup yine eskisi gibi "Kürt sorunu" diyerek, bütün kavramları aynı sepette çarpıtmaya devam edebiliriz.
Zaten Einstein da "Eğer gerçekler teorinizin doğruluğunu kanıtlamıyorlarsa gerçekleri değiştirmeyi deneyin" demez mi?
Gazeteciliğe ara verdiğim 1970'lerin sonunda matbaacılık yapıyordum.
Roman vatandaşlardan oluşmuş bir ekip de parça başı çalışarak, basılmış kağıtların katlanmasına ve ciltlenmesine dışarıdan katkıda bulunuyorlardı.
Bir gün onların "Çeribaşı" olarak kabul ettikleri arkadaşlarını telefonla arayıp, çağırdım matbaaya...
-Bana bir uğra da, verdiğiniz hizmetin parasal karşılığını konuşalım, dedim.
-Birazdan teşrif ederim, diye cevap vermişti bana.
Tarihi yanılgılar
Bunun gibi günlük konuşmalarda da birilerinin "Ben o adamı şahsen tanımam ama bizzat tanırım" dediklerini duymaz mıyız?
Uzun yıllarca görmezden geldiğimiz "Kürt realitesi" ile son yıllarda ve üstelik bölücü terör şoku ile haşır neşir olunca, kavramları da gerçekleri de birbirine karıştırdık.
TBMM'ye katılarak Anayasa'yı demokratik yolla değiştirmek önerisine "Hayır" diyen BDP'liler tarihi yanılgılarını kabullenmezlerken, bizim "Kürt sorunu"nun çözümünü PKK'nın kabulüne bağlamamız ne kadar gerçekçidir?
Bakarsınız bir gün ilgili tarafların şiddet yanlıları "Ulusalcı Platform" adını verecekleri bir arenada dövüşerek birbirleri ile teşerrüf ederler.