Siyaseti meslek olarak seçenler çok önemli bir gerçeği hep göz önünde tutmak zorundadırlar...
Bu gerçek en açık şekilde şöyle ifade edilebilir:
- Türkiye'nin bütün önemli sorunları, aynı zamanda uluslararası sorunlardır!
"Dünyadaki bütün ülkeler için aynı gerçek söz konusudur" demeyin sakın.
Hem bir imparatorluğun vârisi olan, hem kıtalar arası kara ve su yollarının kavşağında bulunan, hem de bir yandan Balkanlar ve Ortadoğu coğrafyasına etkin bir noktada bulunan Türkiye, gerçekten özel bir jeo-politik öneme sahip.
Her konunun ve her sorunun nihai çözümünün dış konjonktürden soyutlanmış biçimde Ankara'da bulunabileceğini sanmak gibi bir tarihi yanılgı, ülkenin başına inanılmaz dertler açabilir.
Osmanlı'da da, Cumhuriyet'te de dış konjonktürü doğru tahlil edip iç dinamikleri bunun tersine yönlendirmeye çalışmayanlar, devletin güvenliğini ve istikrarını korumuşlardır.
Tehlikeli eğilimler
Burada şovenlik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve nefret siyaseti benzeri tutumlar, çok kısa sürede dış kaynaklı iç istikrarsızlıklara dayanır.
"Soğuk savaş" döneminin kamplaşmış dünyasında süper devletler tarafından görmezden gelinen veya üzerleri örtülen yerel siyasal davranışlar, bugün iç savaşlara ve hatta dış askeri müdahalelere neden olabiliyor.
İki dönemdir iktidarda bulunan AK Parti'nin yönetim kadrosu, bu gerçeğin bilincinde.
"Anti-Amerikanizm" veya "Batı düşmanlığı" gibi Türk siyasetinin sağında da solunda da rağbet gören eğilimler, AK Parti iktidarında gündemimizde olmadı.
Siyasi gerçekçilik
Komşumuz Irak'ı hedef alan Amerikan askeri müdahalesi ertesinde, Türkiye bu ülkenin yeni yönetimleri ile en sağlıklı diyalogları kurdu.
İran'la dostluk Amerika'yı hedef alan bir karşı kamplaşmaya dönüştürülmedi.
Şu anda Libya'daki krize de, ideolojik açıdan değil, Libya'nın acı gerçeklerinin ışığında yaklaşıyor Türkiye.
Suriye'deki gelişmelere de Türkiye'nin yalnızca bu ülkenin istikrarı ve halkının güvenliği açısından yaklaştığını herkes biliyor.
Neticede izlenen dış politikanın özünde uluslararası konjonktüre ve barış beklentisine uyum var.
İç ve dış siyasetin uyumu
Yani Türkiye'nin dış politikasının iç siyaseti ile uyumsuz olması hem doğru değil, hem de pek mümkün değil.
Veya Suriye yönetiminin demokrasi ve özgürlükler alanında adım atması için bu yönetimi uyaran Türkiye'nin, kendi ülkesinde "Kürt Sorunu"na veya genel olarak "Demokratikleşme" konusuna umursamaz biçimde yaklaşması ne kadar mümkün olabilir ki?
Çok yakın dönemde Sovyet İmparatorluğu'nun çöküp dağılmasına, Yugoslavya'nın iç savaş sonucu bölünmesine tanık olduk. Eski Demir Perde ülkelerinin Avrupa Birliği üyesi olmalarını da gördük...
Aşırı merkeziyetçi, ideolojik ve anti-demokratik rejimlerin coğrafyamızdaki acı serüvenlerini ise her gün izliyoruz.
Yani geleceğe dönük daha özgürlükçü bir Anayasa beklentimizin gerçekleşeceğine inanıyorum.
Bu beklentimiz bölge ve dünya gerçekleri ile de destekleniyor.
Yeni Erdoğan Hükümeti'nin programında bu beklenti mutlaka öncelikler arasında yer alacaktır.