Eski Yeşilçam filmlerindeki saf çocuklara döndü toplumsal halimiz.
Mesela çocuk gerçek babası olduğunu bilmediği adama "Amcacığım sizi çok sevdim, size baba diyebilir miyim" der ya...
Ya da adam geçmişteki haksız davranışları yüzünden ölümüne sebep olduğu kadını oğluna "Senin annen bir melekti" diye anlatır ya...
"Kürt Sorunu"na ilişkin karmaşık durumlar ve duymaya alışık olmadığımız yeni söylemler "Resmi İdeoloji"nin ezberleri ile bilinçlenmiş Türk toplumunu Yeşilçam filmlerindeki çocuklara benzetti.
Dün Mehmet Ali Birand Posta'daki köşesinde "Kızmayalım, Demirtaş doğruları söylüyor" başlığı altında şöyle yazmıştı:
"BDP'nin eski Genel Başkanı Demirtaş'ın Çarşamba günü "PKK'lılar burada terörist olarak kabul edilmiyorlar" demesi bazı çevrelerde tepki yarattı. Ne kadar kızarsak kızalım, ancak Demirtaş doğruyu söylüyor. Güneydoğu'da büyük bir kesim PKK'nın yaptıklarını, bizim suikastcinayet olarak gördüğümüz eylemlerini "Devlete karşı bir savunma hakkını arama" olarak görüyor.
Biz ne kadar kabul etmesek dahi; PKK'lılar onların çocuklarını öldürseler dahi affediyorlar. Onları başka gözle izliyorlar.
Biz bu gerçeği kabul etmiyoruz, ancak hiç değilse milyonlarca kişinin bizden farklı düşündüğünü bilelim.
Kızmak yerine, çözüme nasıl ulaşacağımızı hesaplayalım."
Ne dersiniz? PKK'lıları terörist olarak görmememiz mümkün mü?
Olayı "Güneydoğu'daki büyük bir kesim"in gördüğü gibi görmeye başladığımızı varsayalım.
Bu durumda mesela PKK terörü ile mücadelede yeterli desteği vermemekle suçladığımız ABD'ye "Yanılmışız, bölücü teröristler bizim suikast-cinayet olarak gördüğümüz eylemleri ile aslında savunma haklarını arıyorlarmış" mı diyeceğiz?
Yeşilçam filmlerindeki görme özürlü genç kadın ameliyat öncesinde "Doktor yeniden görebilecek miyim" diye sorar cerraha.
Ne dersiniz?
PKK'yı böyle görecek miyiz?