Türk müziğinde beste ile şiir birlikteliğinden gönül ve yürek tellerimizi titreten şarkılar, gazeller ve hayata dair dersler çıkar.
Perşembe akşamı Cemal Reşit Rey'deki İnci Çayırlı ile Nurettin Çelik'in ortak konserlerinde bu iki usta yorumcuyu dinlerken, besteler kadar güftelerin de dinleyicileri zaman ve mekân ötesi diyarlara taşıdığını hissettim.
Örneğin İnci Çayırlı'nın eşsiz yorumunda Mehmet Sadi Bey'in şiiri Hacı Arif Bey'in Kürdilihicazkâr şarkısındaki nağmelerle çağlıyordu.
Şarkı herkes için söz konusu olan, âşıkları (uşşak) bile yoran bir durumu anlamamız ve hiçbir konuda işin tadını kaçırmamamız için adeta uyarıyordu bizleri...
"Sende acep uşşaka eziyet mi çoğaldı, Yâ bizde cefâ çekmeye tâkat mi azaldı"
İnci Çayırlı bu defa eziyetten değil ayrılıktan (İftirak) kaynaklanan bıkkınlığın ve yorgunluğun yakınmasını da, güftesi Padişah 1'inci Ahmed'e ait olan Cevdet Çağla'nın Nişaburek şarkısı ile seslendiriyordu.
"İftirakınla Efendim bende takat kalmadı
Pare pare oldu bu dil, aşkda mahabbet kalmadı" Şevki
Bey'den bir şarkı
Enderunlu Vasıf ne suç işlemişti sevdiğine karşı ve nasıl aman diliyordu?
Onu da Şevki Bey'in Hicaz şarkısında, İnci Çayırlı seslendirdi...
"Affeyle suçum ey gül-i ter başıma kakma
Bir bağrı yanık âşıkım ettiğime bakma
Gönlüm yeniden ateş-i hicrane bırakma
Yaktın beni bari a güzel canımı yakma"
Kısacası kaçırılmaması gereken bir konserdi.
"Ser-hanende"liğin hakkını her icrasında ve her fasılda fazlasıyla veren Nurettin Çelik, kendisinden dinlemeye doyamadığım Hacı Arif Bey'in Kürdilihicazkâr şarkısı "Geçti zahmı tiri hicrin ta dili na şadıma"yı yine bütün ustalığı ile yorumladı.
Güfteleri ihmal etmeyin
Siz sayın okurlarıma da tavsiye ediyorum.
Şarkıları dinlerken güftelerine de mutlaka kulak verin.
Bilin ki en güzel şiirleri seçmekte besteciliğin üzerinde bir meslek yok.
Mesela Münir Nurettin Selçuk'un seçimleri gerçekten çarpıcı.
Geçenlerde Münir Nurettin Selçuk'tan Refik Fersan'ın Uşşak Şarkısını dinliyordum...
"Bekliyorum günlerdir gelmiyorsun sen a güzel
Hayalinle sevginle yalnız kaldım ben a güzel"
Münir Nurettin Selçuk güftesi de Refik Fersan'a ait olan bu şarkının ortasına İsmail Hakkı Danişmend'in bir dörtlüğünü tek taş bir pırlanta gibi gazel olarak yerleştirmişti...
"Payın sadası gelse de hiç gelmesen
Men dinlesem kıyamete dek, vuslat istemen
Bulsam izinle semtini, ol semte ermesem
Aşsam zamanı hasretin encamı gelmeden"
Vuslat beklemiyor
"Rabia Hatun" müstearıyla yazdığı bu şiirde "Ayak sesin (Payin sadası) gelse de sen hiç gelmesen" derken beklentisinin kavuşmaktan (Vuslat) çok ötede olduğunu vurgulamış İsmail Hakkı Danişmend...
Münir Nurettin de bunu alıp Refik Fersan'ın şarkısının ortasına gazel olarak yerleştirmiş.
Siz siz olun.
Kültürümüzün temelini oluşturan edebiyatımızın, müziğimizin dününün de bugününün de tadına varmaya çalışın.
Selim İleri dünkü Zaman'da Oktay Rıfat'ın (1914-88) "Hürrem Sultan'a Gazel"ini hatırlatmıştı okurlarına.
Yani "Muhteşem Yüzyıl" dizisinden ve televizyondan olmadan da Hürrem-Kanuni birlikteliğinin farkında olmak mümkündür...
Hürrem Sultan'a gazel
"Bu dünyayı seninle sevmişim, Hürrem! / Öldürür diriltirsin, Mesih'im, Zühre'm!
Kârun'ca mal yığsam ben neylerim sensiz, / Neylenir saltanat sensiz, gözüm, gözdem!
Allar kuşan, has bahçenden güller takın, / Bir düştür seyrettiğin aynadan madem!
Gel kavuş akşamla, desinler: 'Ay doğmuş! / Dağılmış, müjdeler olsun, zülüf, perçem!'
Yüzgörümlük Eflâk ve Buğdan, dilersen / Bu can var, esirgenmez, iste bir tanem!"