Bu akıllı telefonlar çıktığından beri en fazla duyduğum cümlelerden biri "Ben teknoloji özürlüyüm" ise diğeri de "Bu teknolojideki gelişmeler nereye kadar gidecek" şeklinde oluyor...
Teknolojiyi üretmek kadar kullanabilmek de galiba kolay değil.
1950'li yıllarda Amerikan otomobillerinde "Fluid Drive" adı altında ilk otomatik vites uygulaması başlatılmıştı.
Bunlardan birini satın almak isteyen bir tanıdığımı müdavimi olduğu tamircinin "Aman sakın bunu satın alma, bozulunca tamir etmesi imkânsızdır" diye uyardığını hatırlarım.
Matbaacılık yaptığım dönemde de en deneyimli ustalar bile alışık oldukları iki marka dışındaki ofset baskı makinelerinin satın alınmasına karşı çıkarlardı.
İşçi arayanlar da "Ofset ustası aranıyor" yerine "Heidelbergci aranıyor" diye verirlerdi ilanlarını.
1980'lerde çift karbüratörlü bir BMW arabam vardı.
Bu iki karbüratör arasında uyumsuzluk baş gösterince bir BMW ustasına gittim.
Motor kapağını açıp, aracın teklemesine kulak verdi.
Almanlar bu işi bilmiyor
Sonra "Mehmet Bey, bu Almanlar bu işi bilmiyor... Ben bu arabayı tek karbüratörlü hale dönüştüreceğim" dedi.
Tamirhanede bizi izleyen ve konuşunca Alman olduğunu anladığım tamirci tulumu giymiş bir adam yanımıza geldi.
Bana sordu:
- Bu usta Almanların bu işi bilmediğini ve aracın yapısını değiştireceğini mi söylüyor?
Ben evetleyince sinirli sinirli güldü,
- Ben BMW fabrikasından Türk ustaları eğitmek için gönderildim buraya. Çift karbüratörlerin uyumunu sağlayacak aleti de getirdim. Ama bunu kullanmak yerine bu usta her gelene bir karbüratörü çıkarmayı öneriyor, dedi.
Hatırlayın eski evlerdeki, üzerlerinde bir dantel örtünün bulunduğu radyoları.
Bu radyoya aile reisinden başka kimse pek dokunamazdı.
İstasyon arama düğmesini döndürmek yasaktı.
Derken video kaydetme ve çalma aygıtları çıktı.
Çocuklar devrede
Bu noktada çocuklar ağır basmaya başladı.
Aile reislerinin bunları gösterip "Ben kullanmayı pek bilmiyorum, ama bizim oğlan bunu çok iyi kullanıyor" diye böbürlendiklerine tanık olmadık mı?
Şimdi de hayatımızda dijital aygıtlar, akıllı telefonlar, iPhone'lar, iPad'ler falan var.
Bunlar öylesine geniş olanaklar sunuyorlar ki siber aleme girmek için bizlere. "Applestore" da satılan veya bedava verilen binlerce uygulama sayesinde, cebinizdeki telefon sizi dünyaya bağlayan bir iletişim cihazına dönüşüyor.
Mesela "Newsaddict" diye bir uygulamayı kullandığınızda, dünyadaki önemli bütün İngilizce medyaya girebiliyorsunuz.
"Havaalanı" uygulaması ile Türkiye'deki bütün havaalanlarına gelen ve giden bütün uçakların inişlerini, kalkışlarını, rötarlarını izleyebiliyorsunuz.
Louvre veya MoMa gibi müzeleri oda oda gezebiliyorsunuz bunların uygulamaları ile.
Teknoloji bir kaldıraçtır "
Stanza" ve benzeri uygulamalarla binlerce kitap telefonunuza veya iPad'inize inebiliyor.
Cep telefonunuzu bir GPS cihazı olarak kullanmanız mümkün.
Bir başka deyişle cebinizde bir bilgisayar taşıyorsunuz.
İlk CD Rom'u Amerika'da satın alıp Turgut Özal'a getirdiğimdeki coşkusunu hatırlıyorum.
O zaman internet yoktu.
Ve babamın kuşağını hatırlıyorum.
Şehirlerarası telefonla konuştuklarında hattı açmak için telefonun ağızlığına şiddetle üflerlerdi.
İletişim teknolojisi insan beyninin kaldıracıdır.