İnsanların yönetimden ana beklentisi yaşamın kolaylaşması, mutluluğa giden yolların açık tutulmasıdır.
Genel olarak "Haklar ve özgürlükler" bu beklentinin gerçekleşmesini sağlayan ana araçlardır.
Eğer "Hukukun üstünlüğü" de bireydevlet ve birey- birey ilişkilerinde egemen olursa, insanlar haksızlığa uğrayacakları duygusundan olabildiğince arınırlar.
Evrensel demokrasinin temel ilkelerinin ülkenin üst değerlerini oluşturması, her çeşit ideolojik ve inançsal sınırlardan ülke siyasetinin arınması, farklılıkların zenginlik olarak algılanması, yaşamı kolaylaştıran yolları açar.
Ama bütün bunlar da yaşamın kolaylaşmasına ve mutluluğa ulaşmanın yollarını açmaya yetmez.
Soyal adaletsizlik, sosyal güvenliksizlik, işsizlik gibi sorunlar da, insanların ve toplumların yaşamını derinine etkiler.
Bunların yanında belirli kesimleri, meslekleri ve toplum katlarını etkileyen, bu kesimlere özgü sorunlar vardır.
Zorunlu askerlik meselesi
Örneğin 20 yaşına gelmiş her Türk erkeğini etkileyen ve bir türlü günün gereklerine göre yenilenemeyen "Zorunlu askerlik" meselesi bunlardan birisidir.
"Bedelli askerlik" bu meselenin sadece bir yanını yansıtıyor.
Örneğin yurtdışında çalışan vatandaşların işlerini kaybetmemeleri için onlara tanınan "Bedelli-çok kısa dönem askerlik" hakkı neden aynı durumda bulunan ve Türkiye'de çalışan insanlar için söz konusu değil?
Bunu izah edebilen yok.
"Askerlik süresi" de bu meselenin öğelerinden birisidir.
"Profesyonel askerlik" de, yıllardır resmi açıklamalara sakız olmuş ve bir türlü belirli bir noktaya getirilememiştir.
Referandum öncesi ATV'deki programa konuk olan Başbakan Erdoğan'a bu sorunları aktarmıştım.
Ondan "Bedelli askerlik" e ilişkin gelişmeleri yakından izleyeceğine dair söz de almıştım canlı yayında..
Sözler tutuluyor
Aldığım bilgilere göre, bu gelişmeler eskisinden daha fazla biçimde sivil yöneticiler tarafından da değerlendiriliyor.
Şu anda hızlı ve spektaküler açıklamaların yapılmaması, sorunun sağlıklı ve hesaplı bir çözüme bağlanması endişesi yüzündendir.
Dün Başbakan'ın bu konuda yaptığı açıklamayı da bu açıdan değerlendirmek durumundayız.
Taraf gazetesinin "Bedelli her an çıkabilir" içerikli haberine karşı Başbakan dün şöyle konuştu:
"Bir defa benim böyle bir taahhüdüm olmamıştır. Bunu halk oylaması öncesinde de böyle bir taahhütten bahsediyorlar. Böyle bir şeyi hiçbir zaman söylemedim. Bir defa pişmemiş aşa kimse su katmasın derim. Ortada pişmiş bir aş varsa bunu beraber milletçe paylaşırız. Böyle bir şey söz konusu değil. Bu konuda da doğrusu TSK'nın yaklaşımı bizler için önemlidir. Zira işin teknik boyutu tamamıyla onlara aittir. Kendileri ile müzakere ederiz ama böyle bir taahhüdü yapmadığım halde böyle bir taahhütte bulunduğumun söylenmesi de beni üzer, bizi üzer."
Türban kadar önemli
Bilmeliyiz ki "Zorunlu askerlik" e ilişkin çeşitli çözüm bekleyen sorunlar, kitleler açısından başörtüsü (veya türban) sorunu kadar önemlidir.
Üstelik bu sorunlara çözüm üretme çabaları, siyasetin kronik hastalığı olan "Rejim tehlikede" içerikli tartışmalara da konu edilemez.
Bu gerçeklerin ışığında yüzbinlerce insanın ve ailelerinin beklentilerine olumlu çözüm üretmek, hem yaşamın kolaylaşmasını hem de mutluluğa giden yolları açmaya yarar.
Özellikle iktidardaki siyasetçilerin bu gerçeği görmezden gelmeleri gücünü halktan alan bir kadro için mümkün değildir.