Türkiye'de siyasi yelpazenin dengeleri ve öğeleri dahil her şey değişim sürecinde.
Sermaye dağılımı da, kentli-köylü oranları da değişiyor.
Çok kısa süre önce gündemimize yön veren karar ve düşünce odaklarına, yenileri katıldı.
Düne kadar bırakın tartışmayı, telaffuz etmeyi bile düşünmediğimiz gerçekler ülke gündeminin ilk maddeleri haline geldiler.
Medyanın da bu hareketli tablodan etkilenmemesi mümkün değildir.
Soyadları gazeteleri ile özdeş olan medya patronlarının sahneden çekildiklerini, zaten yıllar önce izlemeye başlamıştık. Ama bunların yerlerine geçen yeni patronlar da, geleneksel medya yapılanmasını korumaya özen göstermekteydiler.
Yazılı basının bu yapılanmaya dayalı bir dağılımı vardı.
Buna göre bazı gazeteler, bir siyasi partiye veya bir ideolojiye açık taraftılar. Sağdaki ve soldaki bu tür gazetelerin kimliklerini siyasi tutumları belirlerdi.
Okurdan icazet meselesi
Bu tür gazetelerin okurları da, o gazetenin tutumuna aykırı haberlere ve yorumlara hemen tepki koyarlar ve gazeteyi hemen hizaya getirirlerdi.
Eski deyişle bunlar "Okuyucudan icazetli" yayın yapan yoğun siyasi içerikli gazetelerdi.
Bu gazetelerin bundan bir ay sonraki manşetlerinin ve gazetede yer alacak yorumların ne olacağını kestirebilirdiniz.
Bir de kendilerini "Merkez"de gören ve toplumun bütün eğilimlerini yansıtan "Kitle gazeteleri" vardı Türk medyasında.
Bunlar yurttaki ve dünyadaki bütün gelişmeleri yansıtmaya çalışırlar ve "Yükselen değerleri" kaçırmamak için uğraşırlardı.
Haberleri gibi köşe yazarları da, çok sesliliği yansıtırdı.
Taraflı gazeteleri okuyan taraflı okurlar da, sonunda bu gazetelere kulak verirlerdi.
Çünkü bunlar toplumun genel eğilimini yansıtırlardı.
Tersine değişim
Aslında "Değişim" sürecinde bu tür merkezdeki kitle gazetelerinin güçlenmeleri gerekirdi.
Çünkü bunlar ideolojik veya partizan saplantısı olmayan yayınları ile okurlarına da yarına dönük ufuklar açarlardı.
Onları şartlanmış okurları değil, profesyonel gazeteciliğin algıları, haber heyecanı ve dünyaya açık olmak yönlendirirdi.
Bunların patronları da, yöneticileri de, kendilerini iktidarın alternatifi veya özdeşi olarak görmezlerdi.
Tiraj, güvenilirlik, itibar, onlara zaten iktidar gücüne yakın güç verirdi.
Ne yazık ki değişim süreci bu tür gazeteleri beklenen yönün tersine yönde etkiledi.
Dünün partiler üstü, okurdan icazet almayan, her görüşü yansıtan merkezkitle gazeteleri de taraf olmayı yeğ tuttular.
Halk cahil mi?
Mesela bunlara örnek bir tanesi, son Anayasa referandumunda adeta "Hayır" cılığın organı halindeydi.
28 Şubat 1997 post-modern darbesi sürecindeki anti-demokrat tutumunu, sanki bir erdemmiş gibi 2000'li yıllara da taşımıştı bu gazete.
Sonuçta toplumun yüzde 58'inin aşağılandığı, cahil ve bilinçsiz ilan edildiği bir gazeteye dönüştü bu yayın organı.
O kadar ki bu gazetede sivilci ve demokrat bir yazar yer aldığı takdirde, gazetenin okurlarının bunu kabul etmeyeceği içerikli yorumlar bile yapılıyor şimdi.
Özetle yazık oldu.
Demek ki değişimin yansımaları bu değişimi algılamayanları kötü etkilermiş.