Ayten Alpman "Bir başkadır benim memleketim" i her söylediğinde duygularımızın seline kapılır ve Türkiye'mizin dünyada benzeri olmadığını düşünürüz.
Oysa her olay, her gelişme Türkiye'nin de hem coğrafi, hem siyasi, hem de sosyolojik açılardan dünyanın diğer ülkelerinden pek farklı olmadığını kanıtlıyor.
Yani bizim vatanımızı çok sevmemiz, onun diğer ülkelerinden olumlu ya da olumsuz yanlarıyla farklı olmasını sağlamıyor.
Bunu en son Trakya'yı ve İstanbul'u vuran sel baskını dolayısıyla bir kez daha anlamış olmalıyız.
Çeşitli doğal felaketler ertesinde başka ülkelerde mağazaların, fabrikaların yağmalanmasını televizyon haberlerinde hep izleriz.
Bu kara tablo en gelişmiş ülkelerde ve ABD'de bile görülür.
Ama ben bu görüntüleri izlerken "Böyle şeyler bizde olmaz" derdim hep.
İkitelli'deki yağma benim düşüncemin yanlış olduğunu gösterdi.
Meğer bu konuda da memleketim bir başka değilmiş diğer memleketlerden.
"Sel" de, "Deprem" gibi dünyanın diğer coğrafyaları ile kader ortağı olduğumuz doğal felaketlerden biri.
Ama bu kentsel yerleşim alanlarında bir anda bu kadar büyük can kaybı olması, bizi gelişmiş ülkelerden farklı kılıyor.
Dere yataklarında veya muhtemel sel bölgeleri üzerinde konut yapılanmasına göz yummak gibi bir yerel yönetim ayıbı gelişmiş ülkelerde görülmez.
2000'li yıllarda büyük sel baskınları çeşitli coğrafyalarda görüldü.
Seller ve bilançolar
Mesela 2007 Haziran ve Temmuzunda Kuzey İrlanda'da başlayıp Orta İngiltere'yi de etkileyen yağışlar sonunda oluşan sel pek çok büyük kentte hayatı felç etti. Bir ayı aşkın süreli bu felaket döneminde 11 can kaybı oldu.
Buna karşı 2008'de Muson yağmurları ile hemen her yıl yaşanan sel felaketi sonunda Hindistan'da Maharaştra ve Bihar eyaletlerinde Temmuz'un ilk haftasında 2400 kişi öldü.
2006'da 25 Haziran-5 Temmuz arasında Amerika'nın doğusunu New York'tan Kuzey Carolina'ya kadar etkileyen büyük sel baskınında 16 can kaybı oldu.
Bu rakamları bizim Trakya ve İstanbul'da iki günde sele kurban verdiğimiz 28 canla karşılaştırırsanız, tabloyu daha iyi görebilirsiniz.
Yine de şükredelim ki okyanus kıyısında yaşamıyoruz.
Kasırgalar, tsunamiler pek bu coğrafyanın aşina olduğu doğal gelişmeler değil.
Bir kasırga ile gelen sel Bangladeş'te yüz binlerin hayatını alıyor.
Mesela 2005'te ABD'nin New Orleans kentini vuran Katerina Kasırgası sonunda kentin yüzde 80'i su altında kalmış, alt ve üstyapı iflas etmişti.
Felaket patlamadan önce yapılan uyarılar sonucu New Orleans'da yaşayanların çoğu kentten tahliye edildi. Ama yine de bu felakette en az 1500 kişi öldü.
Tedbirli olmalıyız
Bütün bunlar neticede genel bilgiler.
Önümüzdeki günlerde de yoğun yağış olacağına ve su baskınları olabileceğine göre, sele karşı bireyler olarak hangi önlemleri alabileceğimizi bilmek daha önemlidir.
İnternette bu konuda bilgiler var. Bazıları şöyle:
- Sel uyarılarını radyo ve TV'den takip edin.
- Ev ya da işyerinizi boşaltmanız gerekiyorsa elektrik, doğalgaz vb. kapatın.
- Selin kullanabileceği ark, hendek, vadi ve kanyon gibi yerlerden uzak durun.
- Açık alandaysanız en yüksek cisim siz olmayacak şekilde tepeye çıkın.
- Asla sel suyu içinde araba kullanmayın, ölümlerin %80'inin araç içinde olduğunu unutmayın.
Aracınızı selden etkilenmeyecek bir yere çekin.
- Sel suyu, akıntı ya da nehirlerde yürümeye çalışmayın. Hızla akan 15-20 cm derinlikteki suyun bir insanı devirebileceğini akıldan çıkarmayın.