Siyasi liderlerin demeçlerini genellikle dinler geçeriz. Bunların bazı cümleleri bir süre akıllarda kalır. Sonra onlar da unutulur.
"Bu ülkede her şey A'dan Z'ye bozuk", "Bu ülkeye komünizm gerekirse onu da biz getiririz", "İspat hakkı mı İsmail Hakkı mı", "Dün dündür bugün bugündür", "Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz" benzeri lider cümleleri, böyle akılda kalanlara örnek olabilir.
Bu gök kubbe altında söylenmemiş söz olmadığı için, liderlerin de hikmet üretmek gibi bir çabaları yoktur zaten.
O andaki siyasal ve ekonomik konjonktüre uygun bir şeyler söylerler. İktidarda iseler muhalefete, muhalefette iseler iktidara laf yetiştirirler.
İçinde bulunduğumuz günler, liderlere böyle akılda kalacak cümleler üretecek bir siyasal ortam yaratmaktadır.
"Kürt Açılımı" veya "Demokrasi Açılımı" denilen ve henüz içeriği tam olarak belirlenmemiş olan iktidar projesi üzerinde CHP Genel Başkanı Baykal ile MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin giriştikleri eleştiri yarışı, siyaset literatürümüze kalıcı cümleler ekleyeceğe benzemektedir.
Anadolu'nun tekrar fethi
Şu anda en çarpıcı cümle üretimi konusunda Sayın Bahçeli'nin açık arayla Sayın Baykal'ın önünde bulunduğunu söyleyebiliriz.
Bahçeli'nin Kürt Açılımı'nı değerlendirirken kurduğu "Bozguncuların da bilmesini istediğim şudur; yeri gelirse can feda olsun, Anadolu yeniden fethedilir" şeklindeki cümlesini yakalayabilecek bir cümle henüz Baykal'ın ağzından çıkmış değildir.
Bahçeli milletvekilleri, partililer ve parti yöneticilerinin katıldığı konferansta, "Anadolu'nun yeniden fethi"ne dayanak olarak şunları da söylemiştir:
-Bugün haritada aramızda mesafe bulunan Washington, Brüksel, Londra, Paris, Erivan ve Erbil sanıldığı gibi uzaklarda değildir. Bu başkentlerin temsilcisi işbirlikçi zihniyetler aramızdadır ve maalesef topluma yön verecek mevki ve makamlardadır. Fabrikada işadamıdır, mecliste politikacıdır. Üniversitede öğretim üyesi, cemaatin güvendiği kanaat önderidir. Medyada patron, gazetede köşe yazarı, devlette bürokrattır.
- "Şark meselesi" adı verilen tarihi emellerin günümüzde "Truva atı" görevini, şimdiki yöneticiler üstlenmiştir. Bu zihniyet, Türk milletini çözmek, Türk devletini bölmek için dayatma projeleri üreten güçlerle 'kutsal bir ittifak' halindedir. Türkiye'de uygulanan küresel bir operasyonun son aşamalarına gelindiği anlaşılmaktadır. İşbirlikçi bu iktidarın yönetiminde; Avrupalı milletimizi, Ermeni tarihimizi, aşiret reisleri devletimizi sorgular hale gelmiştir. Karşımızdaki tehlike, çok yakın, çok büyük ve çok ciddidir.
PKK ile kim işbirliği yaptı
Bahçeli olaya böyle "Bilimsel" ve "Tarihsel" boyutlar içinde yaklaşırken, CHP Genel Başkanı Baykal ne yazık ki yüzeysel ve bilimsel olmayan bir konuşma ile hafta sonunu ziyan etmiştir.
İzmir'in Torbalısı'nda konuşan Baykal'ın "Kürtçe eğitim" konusunu ele aldığı konuşmasının en vurucu cümlesi sadece "AKP iktidarı DTP ve PKK ile işbirliği içinde Türkiye Milli Eğitim sistemini sabote etmek için en tehlikeli dinamiti, mayını milli birliğin içine yerleştirme kararı almıştır" şeklindeydi.
Baykal bir zamanlar öz Türkçecilerin amaçlarını milletin birbirini anlamaması olduğunu hatırlatan söylemle şöyle yaklaşmıştır konuya:
-Seçmeli dersten sonra zorunlu derse, ardından matematik, kimya gibi derslerin de ana dilinde olmasını isteyecekler. O zaman çocuklar hangi ortak noktada, dilde buluşacağız. 'Biz senden ayrılıyoruz' demenin açık ifadesidir bu. Apo'nun, PKK'nın bunu neden istediğini anlıyorum. Ama Başbakan bunu niye yapıyor anlamıyorum. Türk milleti adına mı yapıyor? Türkiye'yi bölmelerine fırsat vermeyeceğiz.
Bizler vatandaşlar olarak Baykal ile Bahçeli arasındaki bu yarışın galibinin kim olacağını heyecanla bekliyoruz.
Ancak bu yarışta Baykal'ın engelli koştuğunu da söylemeliyiz.
Çünkü lafta olsa da CHP sosyal demokrattır ve bu olgu Baykal'ın ulusalcı (Biraz da ırkçı) söylemlerde zaman zaman kendisini frenlemesine sebep olmaktadır.