Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Muhalefet boşluğu da, iktidar boşluğu gibi doldurulur...

Seçimleri kazanıp tek başına iktidar olmak, bir parti için siyasette nihai başarıyı ifade eder.
Ancak kendisi dışındaki partilerin iktidar alternatifi olamadıkları ve izlenen siyasete alternatif politikaların üretilemediği bir ortam da, o partiyi hatalara sürükleyebilir.
Sade AK Parti'nin değil, Türk demokrasisinin de zaafı şu anda "alternatifsizlik" görüntüsünün siyasetin üzerine çökmüş olmasıdır.
Tabii ki bu sadece bir "görüntü "dür.
Doğada da, toplumlarda da "alternatifi olmamak" gibi bir durum yok.
Üstelik bir sorun çözümlendiği anda yüz tane yeni sorun türeyen bir coğrafyanın ülkesi olan Türkiye'de hiçbir siyasi parti, iki tane seçimin sonucuna bakıp değişmez iktidar olduklarını iddia edemez.

Boşluklar doldurulur
Siyaset bilimi ve tarih kitapları, bu coğrafyada en güçlü oldukları dönemlerde dibe vuran kadroların öyküleri ile dolu. Eğer anayasal demokrasinin vazgeçilmez öğeleri olan siyasi partiler iktidarlara alternatif oluşturamıyorlarsa, bu kez parlamento dışı muhalefetler ve hatta uluslararası muhalefetler oluşuveriyor.
Siyaset boşluk kabul etmez. İktidarın yokluğu gibi muhalefetin yokluğu da, demokraside kriz anlamına gelir. Muhalefetin boşluğunu da parlamento dışındakiler doldurur.
"Demokratik siyaset" sadece iktidarın var ve güçlü olması değildir.
Örneğin Ana Muhalefet CHP, iktidardaki AK Parti'nin Avrupa Birliği siyasetindeki topallamayı vurgulayıp reform sürecini pozitif yönde etkileyecek eleştiriler getirebilseydi...
Örneğin MHP başörtüsü konusundaki özgürlük arayışına verdiği desteği, temel hak ve özgürlüklerin evrensel içeriğinin tümü için de verebilseydi...
Örneğin DTP'liler bölücü terörü kınamayı da göze alarak Kürt realitesi için barışçı ve demokratik siyasi çözüm üretimine katkıda bulunabilselerdi... Bütün bunlar yapılamadığı için, bunları seslendiren ve ortak zeminleri "demokrasi" olan, her biri özgür, özerk ve bağlantısız gazete köşe yazarlarının tümüne birden "liberaller" denilip, sanki bir koalisyon parçalanmışçasına bunların AK Parti'den ayrıldıkları falan varsayılıyor.

Cumhuriyet Muhafızları
Gazete bordroları ile siyasi parti üye listelerini karıştıran bazıları da yönettikleri gazeteleri muhalif parti kimliğine sokmaya çalışıyor.
Bazıları da görev yaptıkları anayasal kamu kurumlarını "Cumhuriyet Muhafızı " kimliği içinde demokrasinin alternatifi konumuna getirmeye çalışıyorlar. Bu şekilde hukukun üstünlüğünün, "üstünlerin hukuku" biçiminde algılanmasına sebep oluyorlar. "Kuvvetler ayrılığı" sanki kuvvetlerin savaşıymış gibi görünüyor.
Demokratik yaşama sürekli işin alfabesinden başlamak gerçekten bıktırıcı bir süreç oluşturmakta. Demokrasinin sade farklılıkların değil, uzlaşmaların ve asgari müştereklerin rejimi de olduğunu bizden önceki sayısız kuşak siyasi ve sosyal felaketler yaşayarak öğrendi.
Kan davasına dönüşmüş saplantıların, yurt ve dünya gerçeklerinin reddettiği önyargıların ve kamplaşmaların ısıtılıp tekrar tekrar sofraya sürülmesinin, çoğulcu demokratik sistemin sağlığına ters düştüğünü herhalde herkes biliyor.
Bir ülkedeki güven ve istikrar ortamının ana sorumlusunun da, yararlanıcısının da iktidarlar olduğu herhalde AK Parti iktidarının kadroları tarafından biliniyor. "Öfke "yi bir söylem biçimi olarak benimseyenlerin, bu öfkenin sonunda kendilerini vurduğunu bilmeleri de, geçmiş deneylerden herhalde öğrenilmiştir.
Önceki günkü Akşam'da Sevim Gözay, Boyner Yayınları'ndan çıkan "Sözlü Dövüş Sanatı-Tongue Fu" dan alıntılar yapmıştı. Bunlardan bazılarını hatırlatarak, yazıyı noktalayalım:

Bencillik ve hoşgörü
- Tartışma bilgi değiş tokuşu, münakaşa ise duygu değiş tokuşudur.
- Birçok insan düşündüğünü sanır; aslında yaptıkları sadece önyargılarını yeniden düzenlemektir.
- Hoşgörü; başkalarının inanç, uygulama ve alışkanlıklarını, onları mutlaka paylaşma ve kabul etme gereği olmadan, anlamak için gösterilen olumlu ve nazik çabadır.
- Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor, kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor.
- Bencillik; canının istediği gibi yaşamak değil, başkalarından sürekli kendi istediğiniz gibi yaşamalarını talep etmek demektir.
- Dünyanın yarısı söyleyecek bir şeyi olan ama söyleyemeyen, öteki yarısı da söyleyecek bir şeyi olmayan ama durmadan konuşan insanlardan oluşur.
- Duygularınızı kontrol edememek küreksiz bir kayıkta gitmeye benzer; karşınıza çıkacak ilk kayaya çarpıp parçalanmaya mahkûmsunuz demektir.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA