Yaşanan tarihi yazmak kolay değildir. Kendinizi duygularınızdan ne kadar soyutlamaya çalışsanız da, her olaydan şöyle ya da böyle etkilenirsiniz.
Maktul Başkan Kennedy'nin danışmanları olarak da görev yapan Sorensen'in (Kennedy) ve geçen hafta vefat eden Schlesinger Jr'ın (A Thousand Days ) o dönemin tarihini yazdıkları devasa kitapları okurken, bunu derinine hissetmiştim. Doğal olarak Kennedy'yi yüceltmiş ve icraatını övmüşlerdi. Buna karşı Hersh (The Dark Side of Camelot) maktul başkanın sağlıksızlığını, Chomsky de (Rethinking Camelot: JFK) Kennedy'nin ABD'yi nasıl Vietnam bataklığına sürüklediğini işlemişlerdi yaşanan tarihi yazdıkları kitaplarda.
Bunun benzerini bizim güncel tarih kitaplarımızda da görmez misiniz? Örneğin rahmetli Org. Kazım Karabekir "İstiklal Harbimiz"de, Atatürk'ün "Nutuk"undakine benzemeyen bir açıdan yaklaşmaz mı yaşadığı tarihe.
FARKLI ALGILAMALAR
Eğer CHP'liyseniz ve İsmet İnönü'nün yakınında 1950-60 dönemini yaşadıysanız, Metin Toker gibi (Demokrasimizin İsmet Paşa'lı Yılları) Demokrat Parti iktidarı ve Adnan Menderes hakkında sayısız olumsuz şey yazabilirsiniz. Eğer Demokrat Partili'yseniz ve Menderes'le de diyalog içindeyseniz, mesela Mükerrem Sarol'un "Bilinmeyen Menderes"indeki gibi rahmetli başbakanı yüceltirsiniz.
İnsanların algılamaları zaman içinde değişebilir de. Ben bunun örneğini rahmetli Cumhurbaşkanı Celal Bayar'da görmüştüm.
Bayar'la ilk kez karşılıklı söyleşi yaptığımda, yıl 1975'ti ve Bayar 92 yaşındaydı. Benimle konuşurken, "Babanız çok aksi ve geçimsiz bir insandı" diye söze başlamıştı. Babam Cemil Sait Barlas'ın, CHP muhalefetinin en sert olduğu dönemdeki tutumunu hatırlamıştı yani. Bayar'ı sonraki yıllarda Çiftehavuzlar'daki evinde sık sık ziyaret ettim, söyleşiler yaptım. 1984'teki son ziyaretimde 101 yaşındaydı. Karşılıklı oturduğumuzda "Babanız çok sevimli ve çok medeni bir insandı" dedi bana.
Aradan geçen yıllar boyunca benimle kurduğu diyalog sonunda Bayar'ın babam hakkındaki düşünceleri değişmişti. Oysa 1950-60 arasındaki amansız iktidarmuhalefet kavgası olduğu gibi duruyordu. O kavga sürecinde önce babam, sonra da Bayar, hayatlarının bir bölümünü cezaevinde geçirmişlerdi.
1960'ın 27 Mayıs sabahını hatırlıyorum. Darbe olduğunu radyodan duymuştuk. Babam hemen tıraş oldu, giyindi ve beklemeye başladı. "Ne bekliyorsun" diye sorduğumda, "Birazdan beni de gelip alırlar. Askeri darbeler sivil politikacılara karşı yapılır" dedi. Ben üniversitede öğrenciydim. İtiraz ettim, "Baba sen CHP'lisin, askerler Demokrat Parti'ye karşı darbe yaptılar" dedim. Babam beni tersledi, "Öyle şey olmaz, darbeler tüm partilere karşı yapılır" dedi. Kısa süre sonra benim haklı olduğum anlaşılacaktı. Yaşanan tarihle kalıcı tarih birbirinden farklıydı çünkü. Babam askeri darbeleri tarih kitaplarından biliyordu. Ben ise üniversitedeki kavgaları yaşayarak, darbelerin sadece bir partiye karşı yapılabileceğini de öğrenmiştim. Bugünün yaşanan tarihini izler ve kendimce yazmaya çalışırken, tüm bunları hatırlıyorum.
Bayar Cumhurbaşkanı olduğunda, Demokrat Parti amblemli bir baston taşıdı diye kopan gürültüleri, Cemal Gürsel'in, Cevdet Sunay'ın, Fahri Korutürk'ün ve son olarak Kenan Evren'in "Asker kökenli cumhurbaşkanları" dizisini oluşturmalarını, Turgut Özal'ın Çankaya'daki izolasyonunu, Süleyman Demirel'in 28 Şubat'la birlikteliğini hep hatırlıyorum.
İPTAL DAVASI
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak mı bilemiyorum. Olursa CHP Anayasa Mahkemesi'nde Erdoğan'ın seçilmesinin iptali için dava açacakmış. Böyle bir durum olur ve Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı iptal edilirse acaba bir CHP'li Cumhurbaşkanı seçilebilecek mi? Yani seçim kazanmadan TBMM'de çoğunluk nasıl sağlanabilir acaba?
Yine Bayar'ı hatırlıyorum. "Biz Demokrat Parti olarak Türkiye'yi NATO'ya soktuğumuz için komünistler Türkiye'de 27 Mayıs darbesini yaptırdılar" diye tekrarlamaktaydı son döneminde.
Ne ilgisi var demeyin. Yaşanan tarihi yaşayanlar da, ilerideki zamanlarda eskiden algıladıklarından farklı başka bir tarihi yaşadıklarını düşünmeye başlarlar.
Acaba 20 yıl sonra Erdoğan ve Baykal, bugün yaşadıkları tarihi nasıl algılıyor olacaklar? Acaba gerçek tarihi ortaya çıkartabilmek için, yaşanan tarihi de Anayasa Mahkemesi iptal etse mi? Neticede dün çok kızdığımız nice ismi bugün kendimize yakın bulduğumuz olmuyor mu?