Taksim'e çıkan sırtta inşa edilen tartışmalı Gökkafes gökdelenine ilişkin son haber, dün Sabah'ta yayımlandı. Buna göre 2'nci Abdülhamid, bu arazideki yapılanmayı bir Sened-i Hakani ile, yasaklamış.
Cengiz Erdinç'in haberine göre, tapudaki bu şerh, 1984 yılında kaldırıldıktan sonra, inşaata başlanabilmiş.
Haberde olayın tarihi gelişimi anlatılırken, şu ifadeler kullanılmıştı:
- Tapu şerhinin öyküsü 100 yıl önce Abdülhamid'in paranoid saltanat döneminde, İttihatçılar'ın onu devirmek için her yerde örgütlendiği 2'nci Meşrutiyet'e kadar dayanıyor. Kızıl Sultan, 24 Şubat 1908 tarihinde bir Sened-i Hakani ile Dolmabahçe Vadisi'nde Taşkışla, Gümüşsuyu ve Maçka askeri kışlaları ile İstanbul'a havagazı dağıtan Gazhane tarafından çevrelenen araziye, güvenlik nedenleri "inşaat yapılamaz" kaydı koydurdu.
2'nci Abdülhamid'in adı, Sabah'ın haberinde "Kızıl Sultan" tanımlaması ile anılınca, sayın okurlardan bana da tepkiler geldi.
Örneğin avukat Mehmet Tuna, "Gökkafes'in yıkılacak olmasından duyulan endişe mi, 2'nci Abdülhamid'den Kızıl Sultan diye söz edilmesine neden oldu" diyen bir e-mail gönderdi.
Mesut Korkmaz da (öğrenci), "Sultan 2'nci Abdülhamid'e Kızıl Sultan lakabı, Ermeni-PKK-Fransız dayanışması ve Türk düşmanlarının çalışmaları ile takılmıştır" demiş...
Açıkçası, Gökkafes'in gelecekte ne olacağı beni ilgilendirmiyor.
İnşallah, "Park Otel" gibi olmaz bu gelecek.
Gerçekten Abdülhamid'in "Kızıl Sultan" olarak anılmasının kaynağı nedir, onu bilmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Bu "Kızıl Sultan" lakabı, en çok İngiliz ve Fransız kamuoyunu oluşturan odaklarda kullanılmıştır.
Oysa 19'uncu yüzyılda, Osmanlı Hanedanı ile İngiltere ve Fransa yönetimleri dosttur.
Örneğin Abdülaziz'in Londra ve Paris ziyaretleri, bu başkentlerde görkemli karşılamalara neden olmuştur.
Benim madalya koleksiyonumda, Abdülaziz'in 1867'deki Londra ziyareti dolayısıyla çıkarılmış hatıra madalyonu var. Bunda, Osmanlı ve İngiliz el ele görünüyor. Zeminde ki lise ve cami, yan yana yerleştirilmiş.
Sultan Abdülaziz ile Kraliçe Victoria'yı ve İmparatoriçe Öjeni'yi birlikte gösteren, sararmış fotoğraflar da var.
Neticede, Kırım Savaşı'nda müttefik olmuş Osmanlı, İngiltere ve Fransa ile.
Abdülhamid'in tahttaki ilk döneminde de, İngiltere ve Fransa'da sempati rüzgarları esmektedir.
Burada dönüm noktaları, önce, Bulgaristan ve Bosna'da, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı başkaldıran bağımsızlık yanlılarının, sert şekilde bastırılmasıdır.
Neticede, 1880'deki seçimde kazanıp İngiltere'ye Başbakan olan Gladstone, rakibi ve selefi Disraeli'yi, "Türkiye'nin Balkanlar'daki mezalimine karşı, yumuşak ve hoşgörülü olmak"la suçlamıştır.
Ancak işi kopma noktasına getiren ve 2'nci Abdülhamid'i "Kızıl Sultan" diye damgalatan gelişme, 1895-96'daki Ermeni ayaklanma eylemleri ve bunun sonuçlarıdır.
1895'de Doğu Anadolu'da Ermenilerin başlattığı kalkışma, çok sert ve kanlı biçimde bastırılınca, olay İngiliz ve Fransız kamuoyunda büyük tepkilerle yansımıştır.
1896'nın 26 Ağustos günü bir grup Ermeni eylemci, İstanbul'da Osmanlı Bankası'nı basıp, çalışanları rehin alınca, halk kitleleri Ermenilerin yoğun yaşadığı yerlerde şiddet hareketlerine girişmiştir.
Bundan sonra Abdülhamid'in İngiliz ve Fransız basınında ve siyasetinde lakabı "Kızıl Sultan"dır.
Bu durumu değerlendiren 2'nci Wilhelm, Almanya ile Osmanlı yakınlaşmasını başlatmış, Osmanlı'yı ziyaret etmiş ve 1'inci Dünya Savaşı'ndaki beraberliğin tohumu böyle atılmıştır.