Önceki gece, "Deniztemiz/Turmepa"nın balosundaydık.
Rahmi Koç Müzesi salonlarındaki balonun biletleri ile, "Turmepa"ya 300 bin dolar gelir sağlanmıştı.
Bir ülkede karanın, havanın ve denizlerin temiz tutulup korunabilmesi, ancak gönüllü sivil toplum örgütlerinin varlığı ile mümkün.
Çünkü devletin önceliği, temizlik değil, yatırım, istihdam, kentleşme, sanayileşmedir.
Bu sade Türkiye için değil, tüm devletler için böyle.
Eğer yaşadığımız dönemde, Boğazlar ve Marmara kirlendiyse, bunda Sovyetler'in, Macaristan'ın, Bulgaristan'ın sanayileşmesi de, inanılmaz katkılar (!) sağlamıştır.
Örneğin Karadeniz'e kıyısı olan altı ülkeden, yaklaşık 300 nehirle, evsel ve endüstriyel atıklar denize akıtılıyor. Sadece Tuna'dan Karadeniz'e her yıl 450 bin tonun üzerinde zehirli atık geliyor.
Karadeniz bölgesindeki eski teknolojili rafinerilerden denize her yıl 110 bin ton petrol karışıyor.
Bütün bunları, Turmepa Deniztemiz Derneği Başkanı Eşref Cerrahoğlu'nun balodaki konuşmasından öğrendim.
Karaların kirlenip, erozyonla yok olmalarını da, TEMA Vakfı'nın Nihat Gökyiğit'i, Hayrettin Karaca'sı belleklerimize yerleştirmedi mi?
Yunanistan'daki "Helmepa"nın ve Türkiye'deki "Turmepa"nın kurucuları olan, müteveffa Livanos'u ve kendisine sağlıklı uzun ömürler dilediğimiz Rahmi Koç'u, saygı ve minnet duyguları ile, hep hatırlamalıyız.
Onlar, Türkler ve Yunanlılar'ın, denizleri temiz tutmasının, siyasetin üzerinde bir ortak insanlık davası olduğunu anladılar... Bu anlayışı, eyleme geçirdiler.
Ege veya Akdeniz için savaşmak yerine, birleşerek, bu denizleri temiz tutup, ortak kullanıma açmanın, daha akılcı olduğunu, kendi kamuoylarına kabul ettirdiler.
İşte önceki gece yapılan Turmepa Balosu'nda, bu amaca dönük fonlar yaratılırken, Türkiye'den Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Yunanistan Ege ve Adalar Bakanı Aristotelis Paulidis, hem denizlerin korunmasını, hem de Türk-Yunan dostluğunu vurgulayan konuşmalar yaptılar.
Paulidis'in, Karamanlis Hükümeti'nden Türkiye'yi ilk ziyaret eden bakan olmasının da, ayrı bir önemi vardı.
Yine Turmepa Başkanı Cerrahoğlu'nun konuşmasından öğrendiklerimizi aktaralım:
- Denizler, dünyanın termostatıdır. Denizler her yıl 2 milyar ton karbondioksiti emerek, dünyayı yaşanılır kılar.
- Denizlerde 275 bin farklı canlı türü yaşar. Her yıl yakalanan 75 milyon ton balıkla, dünya protein ihtiyacının yüzde 14'ü sağlanır.
- Denizlerdeki 500 tür canlı ve bitki, ilaç hammaddesi olarak kullanılır.
- Türkiye, deniz ticaret filosu, turizm, ulaşım, limanlar, balıkçılık, gemi inşa sanayii, yatçılık gibi faaliyetlerle, denizlerinden 9,5 milyar doların üzerinde gelir elde eder.
Turmepa bu gerçekleri vurgularken, Türkiye'deki durumu da hatırlatıyor.
Örneğin, Türkiye'deki 3215 belediyenin sadece 14'ünde kanalizasyon sistemi var. Bu kanalizasyonların sadece yüzde 43'ü arıtma sistemli.
Veya, kanalizasyon sularının yüzde 98'i, hiç arıtılmadan denize akıyor.
Türkiye'deki turistik tesislerin yüzde 81'inde arıtma tesisi yok.
Deniz kirlenmesinin sonuçlarını, Karadeniz'den görebiliriz.
1980'de Karadeniz'de yıllık 500 bin ton olan balık üretimi, günümüzde 100 bin tona düşmüş durumda.
Karadeniz'in 537 bin kilometreküp suyunun yüzde 90'ı, oksijenden yoksun.
İşte Deniztemiz/Turmepa, bütün bu tabloyu değiştirmek için, 32 bin ferdi ve 270 tüzel üye ile, deniz araçları ile, Hopa'dan İskenderun'a uzanan 8400 kilometrelik kıyılarda çalışıyor.
Baloda bunlar da öğrenildi.