Sakıp Sabancı türü lider-işadamları öldüğü zaman, "Olmak ya da olmamak" arasındaki farkı iyice anlarsınız.
Sakıp Sabancı, "Var Olmak" kavramının hakkını vererek yaşadı.
Hem birey olarak, arkadaş ve dost olarak, ailesine, çevresine verebilece- ği herşeyi verdi.
Sabancı ailesinin genlerindeki giri- şimci akla liderlik ederek, bir sanayi ve ticaret imparatorluğunun oluşmasına önderlik etti.
Aile fertlerinin, yani Sabancı kardeşlerinin egolarının üzerinde, bir kurumsal ortak kimlik yaratmayı başardı.
Hem de, Türk toplumuyla kaynaştı. Sınıf farklarının çok keskin ve yoksulluğun çok yaygın olduğu bir ülkede, zengin olmaktan utanılmaması gerektiğini kanıtladı.
"Sabancı Serveti"nin, ulusal zenginliğin bir parçası olduğunu, üniversite ile, vakıflarla, kültür ve sanat çalışmaları ile kanıtladı.
Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı gibi lider-işadamları, aile soyadlarının, siyasi parti isimlerinden daha ağırlıklı ve etkili olabileceğini göstermişlerdir.
Türkiye'de, bu tür girişimcilerin var olabilmesi için uygun ortamı yaratmak, gelişmenin, kalkınmanın, istihdamın yolunu açmak anlamına da geliyor.
Örneğin "Vestel" markasını dünya boyutuna taşıyan Ahmet Nazif Zorlu'nun da, bir kurumsal sürecin başlatıcısı olmasını diliyoruz.
Kamil Yazıcı-İzzet Özilhan birlikteliğinin yarattığı "Anadolu Grubu"nun gelişmesini izlerken, Ayhan Şahenk'ten Ferit Şahenk'e aktarılan "Doğuş Holding"in başarı çizgisini incelerken, hep bu beklentimize cevaplar buluyoruz.
Üzeyir Garih-İshak Alaton'un "Alarko"su, Asım Kocabıyık'ın "Borusan"ı, Şarık Tara'nın "ENKA"sı, Vitali Hakko'nun "Vakko"su, Türkiye'de devletçilikten özel girişime geçi- şin başarı öykülerini içeriyor.
Devlet ve siyaset, özel girişimcili- ğin değerini kavradığı zaman, rahmetli Sakıp Sabancı'nın deyişi ile, Türkiye kişnemiştir, şahlanmıştır.
Genlerdeki kökten-devletçi bilgiler ağır bastığı zaman ise, ekonomik krizler, devlet pastasının paylaşımı ve istikrarsızlık egemen olmuştur.
Ben Sakıp Sabancı ile son dönemlerde oturup, başbaşa konuştuğumda, hep Turgut Özal'ı andığımızı hatırlıyorum.
Sabancı gökdelenleri yapılmış ve hizmete açılmak üzereydi. Sakıp Sabancı aradı ve "Gel, sana binaları göstereceğim" dedi.
Bilmem kaçıncı katı gezerken, elimi tuttu, durduk. Gökdeleni işaret etti...
- Bak Mehmetçiğim... Turgut Bey, beni aldattı. Türkiye'nin dünyanın en güçlü ülkesi olaca- ğına inandırdı beni... Toprağa, 150 milyon dolar gömdüm bu inançla, dedi.
"Güneydoğu Raporu" ile, bir işadamının siyasetçilerden daha cesur ve önde olabileceğini kanıtladı Sakıp Sabancı.
AKBANK'ı bu noktaya getiren Erol Sabancı'yı... Sabancı Üniversitesi'ni, amcasından aldığı destekle bugüne getiren Güler Sabancı'yı... Japonya'dan Toyota'yı Türkiye'ye taşıyan rahmeti Özdemir Sabancı'yı...
Sakıp Sabancı'nın liderliğini incelerken; bütün bu isimleri de hatırlamamız gerekiyor.
Sakıp Sabancı'yı, uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığın ertesinde rahmetle anıyor, eşine, çocuklarına, yakınlarına başsağlığı diliyorum.