Bazen gölgemle konuşarak yürürüm...
İçimden tabii...
Dışarıdan göstere göstere konuşacak kadar delirmedik yahu!
Zaten öyle kopup gitme şansını kaçırdım sayılır, zihnimin had bildiği yaşlardayım artık.
Gölgem bazen kısalan geleceğim olur, bazen de geriye doğru sakız gibi uzayan mazim; birbirimize neler neler anlatırız.
***
İşte öyle bir yürüyüşün sonunda şehrin kimine göre kaotik, kimine göre pek civcivli meydanına kadar geldim...***
"Ademoğullarının eteklerine yapışan bir sokak kızı gibi kurulmuş kenti gördüm. Ve uzakta, ayağa dikilmiş, insanın hâline ağlayan güzel kırları gördüm."***
"Kalpleri açgözlülüğün derin çukurlarına gömülü iken, gözlerini sık sık göğe kaldıran papazlar gördüm."***
"İnsanın, korkaklığını sabır giysisi altına gizleyip, tembelliğe sebat, korkuyaysa nezaket dediğini gördüm."***
"Yasa kisvesine bürünmüş zulüm nöbette beklerken zavallı yoksulların ektiğini, nüfuzlu zenginlerin de toplayıp yediklerini gördüm."***
"Ticaret yapan yasa adamları ve temiz yürekli, safdil canlarla oynayan hekimler gördüm."***
"Gerçek özgürlüğün tek başına kapıları çaldığını ve kimsenin açmadığını; bayağılığın muhteşem bir geçit alayı oluşturup ilerlediğini ve kalabalığın bu alayı alkışlarla karşıladığını gördüm."***
"Aşkın ve nefretin insan yüreğiyle oynadığını gördüm. Aşk, onun kusurlarını gizliyor, nefret onu hakikate karşı kör ediyordu."