İnkâr edebilir misiniz?
Devlet okulları, çocukları evden ve sokaktan birkaç saat uzakta tutmak içindir.
Gerisi süslü hayallerdir.
Geçenlerde öğretmen arkadaşlarla sohbet ediyoruz; içlerinden biri "Bana öğretmen değil gardiyan deseniz daha doğru" dedi; sustuk uzun bir süre...
***
Ve şunu da hep bilmiyormuş gibi yapıyoruz...
Ülkemizde iki ayrı okullaşma modeli var;
devlet okulları ve özel okullar...
Birincisinde öğretmenler çocukları oyalamak ile bir şeyler öğretmek arasında salınıp duruyorlar; ikincisinde ise tüketiciye (parayı bastıran velilere) kendilerini beğendirmek için helak oluyorlar.
Çocukların kaderleri mi?
Çok fark ediyor.
***
Okullar şöyle mi olsa, öğretmenler böyle mi olsa...
Oysa nasıl olursa olsun, olmuyor!
Şimdi de bir süre müfredat değişikliği üzerine tartışacağımız belli oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı bunu istiyor...
Sonuç?
Korkarım ki...
Kemalistler bir tarafından, muhafazakârlar öte tarafından çekiştirecek müfredatı; sonra
renksiz, kokusuz bir ara yol bulunup durum yine idare edilecek...
***
İşin esası şu...
Cumhuriyetin eğitim tarihine ve ideallerine dair herkesin bir fikri var ama gerçeklerle hesaplaşan yok...
Mesela kurucu rejimin daha ilk yıllardan başlayarak muazzam bir eğitim ve okullaşma seferberliği yaptığına inanılır.
Oysa gerçek çok farklıdır.
Buyurun size örnek...
1923-24 ders yılında bütün ülkede 72 ortaokul vardı.
Kuruluş sonrası ortaokulların sayısı 15 senede ancak 140'a çıkabilmiştir.
1924'te 23 lise vardı; 1938'de sayıları 68 olmuştur.
Sadece bu rakamlar bile
tarihsel gerçekler ile ideolojik tasavvurlar arasındaki derin farkı göstermeye
yeter.
***
Bazıları inanmak istemez ama ciddi bir okullaşma için ülke Demokrat Parti dönemine kadar beklemiştir. Esas yaygın eğitim ve ülkenin dört bir yanını saran okullaşma ise, önce Adalet Partisi, sonra AK Parti ile gelmiştir.
Anlayacağınız...
Çok şey için geç kaldık; belli bir çıtayı yakaladığımızda ise okul denen şey "oyalamaca"ya dönüşmüştü...
Şimdi herkes sıra eğitimde kaliteye gelsin artık diyor ya...
Peki ama nasıl olacak?
***
NOT DEFTERİ
En şahane yalanları söyleyebilirsin. Göz alıcı kılıklara saklanabilirsin. Ama elinden kurtulamazsın içini okuyan gözlerin. (TOM ROBBINS / Villa Meçhul)