Şimdi diyorsunuz ki...
Her duruşumuz...
Her seçimimiz...
Her bakışımız, görüşümüz, yorumlayışımız...
Her duraksayışımız ve yürüyüşümüz...
Her kararımız ve kararsızlığımız...
Hatta her sosyal meselemiz...
Hep "beka" tartışmasına gelip dayanmak zorunda mı? "Bundan yorulduk" diyenleriniz var; haksız sayılmazlar...
"Başka meselelerimiz ne zaman birincil önem kazanacak?" diyenler var; haklılar.
Lakin "Daha önemli bir meselemiz yok" diyenler de çok haklılar.
***
Peki neden gelip gelip milletin ve devletin baki kalıp kalmayacağı sorusuna varıyoruz; daha açık konuşursak, neden bundan şüpheye düşüyoruz?***
Üstelik globalizm sadece milli devletleri değil, dünyanın düzenini de tehdit ediyor...
"Dünya dev bir köy oldu" diye diye uyuttular bizi...
Her toplumu köleleştirdiler; devasa "köy"ü birkaç çiftçinin eline bıraktılar.
Şimdi bu aşamada son direnç noktası devletler.
O yüzden devletlerden gıcık kapıyorlar; o yüzden devletleri her yoldan köşeye sıkıştırıyorlar ve adının önüne "uluslararası" konmuş her kuruma tapınıyorlar.
Abdulkadir El-Murabıt'ın müthiş yapıtı "Diyalektiğin Sonu"nda yazdığı şu satırlara tamamen katılıyorum: "Dünyayı tehdit eden milletlerin ortaya çıkışı değildir; dünyayı tehdit eden milli devlet yapılarına boyun eğmeyen milletlerarası sistemler silsilesidir."
***
NOT DEFTERİ
Dışarıya yağmur yağıyordu. Dünya daralmış, bir pencerelik kalmıştı. Islak ağaçlarla dolu bir pencerelik dünya... (KEMAL TAHİR / Esir Şehrin İnsanları)