Özgüven modası çıkmıştı, elinde yok, kendinde yok, çevresinde yok; öğrenmeyecek, çalışmayacak, çabalamayacak ama ille de herkes özgüvenli olacak!
Sev istiyorlardı, onu sev, bunu sev, kendini sev. İyi de nasıl? Ya sevilecek bir şey yoksa? Ya sevmek de bir tür "beceri" geliştirmeyse?
Hayır, buyruk verilmişti; seveceksin!
Mutluluk terörü malum. İlle de mutlu olunacak diye helak olundu, olunuyor.
Son trend korkmak!
Virüsten, işten güçten, iklimden, bitkiden, hayvandan ve elbette insandan korkmamız isteniyor.
İş sonunda güneşi bile taşlatacak noktaya geldi.
Neymiş? Haberlere bakılırsa, "yamyam güneş fırtınası" olacakmış...
Hiç sıcak hava görmemiş gibi kork, endişe duy, titre!
Ama asla kendine gelme!
İstenen bu...
***
11 Eylül'le birlikte uyanmalıydık.***
Kemal Bey'in son TV söyleşisini izlerken ağzım açık kaldı. Bu kadar irrasyonalite tabii bir tercih olamaz.***
Geçen gün marketin meyve bölümünde armut tezgâhının önünde durmuşum.***
Dünyaya ne yapıyorlar? Brezilya'da 100 milyondan fazla arının yasadışı bir böcek ilacıyla öldürülmesinin bir "insanlık katliamı" sayılması gerekmez mi?