Kıyaslamalar büyüler bizi...
Hele içinde sosyal sınıf farklarına dair iç gıcıklayıcı unsurlar varsa, etkilenir, sarsılırız.
Biliyorsunuz, beş zengin denizaltıda macera ararken öldü; bütün dünya anbean onları konuşuyor. Ama aynı zaman dilimi içerisinde içindeki 700 küsur mülteciyle batan tekneyle pek ilgilenen olmadı.
Günlerdir bununla meşgulüz.
Mesela Instagram'da böyle bir kıyaslamayla anında ve kolay biçimde hem başkalarının hem de kendi gözümüzde "insan" oluveriyoruz, "protesto" ediyoruz, "duyarlı biri" seviyesine yükseliyoruz.
Peki tek olay batan mülteci teknesi olsaydı?..
Bugüne kadar hep öyle oldu; sessiz sedasız öldü insanlar.
Her günümüz öyle geçti.
Yalan mı?
Garibanlar ölüp gidiyordu işte, o kadar!
Sonra beş zenginin ölümü, mültecilerin felaketine karşı kayıtsızlığımızı gözümüze sokuverdi.
Bakalım, bu "farkındalığımız" ne kadar sürecek?
***
Midilli'ye gidenler mesela...***
Geçen gün bir arkadaşımla eski yazlar üzerine laflıyoruz.***
Tanınmış bir ihracatçı, ekonomi kanallarından birine çıkmış; "sürdürülebilir ekonomi" istiyor.***
Kemal Tahir "aptalca mutluluğu" severdi.