Nereden aklıma geldi, sormayın ama anlatayım...
Hemingway, İspanya'dan dönüşte Havana'da bir otele yerleşti ve orada İspanya İç Savaşı'nda (1936- 39) yaşadıklarını yazmaya başladı.
Ama nasıl?
Yakın gelecekteki bir savaşın provası olarak...
Roman 1940'ta "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" adıyla yayınlandı.
Hemingway romanının girişine şu alıntıyı koydu: "Hiçbir insan bir ada değildir, kendi başına bir bütün değildir, insanlığın içinde bir parçadır. İşte o yüzden, sakın 'çanlar kimin için çalıyor' diye sorma, senin için çalıyor."
***
Günümüzün en cahilleri kimler? Hiç şüphesiz, çok şey bildiklerini sananlar...***
Günümüzün en sersemleri kimler? Hiç şüphesiz herkesi sersem yerine koyanlar...***
Eli sıkıların "sade yaşam" sürdürdüğünü sananlar, fena yanılıyorlar. Gerçek sade yaşam dürüst bir cömertlikle başlar ve öyle devam eder.***
Şimdi nereden aklıma geldi. Ömer Faruk Dönmez'in lafı mıydı? "Utanmamak, kendini sömürüye uygun hale getirmenin ilk adımıdır."***
Astrologlar yine coştular.
Takipçileri de öyle. Bir iki astrolog izlemekle yetinen kalmadı, her gün dört beş astrolog yorumu okuyup sonra bunları etrafına nakledenlerden geçilmiyor.
Eğlenceliydi. Lakin bir süredir tedirgin edici bir hale geldi; felaket tellallığı tavan yaptı.
Büyük kriz dönemlerinde hep böyle olmuştur...
1905-1917 arasında Rusya'da; 1936-1939 arasında Avrupa'da spiritüalizm ve astroloji bir çılgınlık haline gelmişti, dönemin hatıratlarından bunu net biçimde anlıyoruz.
Benim için üzerinde durmaya değer nokta şu...
Vahiy geleneği "gelecek" fikrinin büyük ölçüde "bilinemezlik" alanında tutulur ve her türlü kehanet çabası kesin biçimde yerilir.
Fakat hangi dinden olursa olsun, inançlı insanlar bu uyarıya kulak vermekte zorlanırlar.
Akılları fikirleri gelecektedir.
Sonunda ne oluyor?
Endişe, aklımızı hapsediyor; bugünümüzü zehirliyor...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz