Plazaların prens ve prensesleri nasılsınız bakalım? Tatsız değil mi?
Mecnunu olduğunuz Avrupalı iş ortaklarınızdan, oralardaki eski ve yeni dostlarınızdan kuru bir geçmiş olsundan çok ötesini bekliyordunuz, olmadı değil mi? Oysa siz onların içeride üç gün kalıp giden kurtarma ekiplerine az hayranlık bildirileri döşenmediniz.
Bazı arkadaşlarınız bir haftadır bulunduğum her ortamda şöyle dert yanıyorlar: "Adamlar çektiğimiz çilenin lafını bile etmeden siparişlerinin durumunu soruyorlar, yuh be! Söz açınca da hemen Ukrayna krizinden dem vuruyorlar."
Öyledir. Hakikat dikiş yerlerinden eninde sonunda patlar.
***
Almanların gerçekte savaşperest, vitrinde yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılmasına "evet" denmesi mecburiyetinden söz ederken araya şu lafları sıkıştırdı: "Şu an tüm ülkelerin hassas olduğu alanlar var. Bunu Türkiye'yi vuran depremde de gördük."***
Bir öğretmen sosyal medyada anlatıyordu: "Sınıfıma bir öğrenci geldi. Maraşlı. Burada akrabaları da yokmuş. Yanlarına alacak hiçbir şeyleri de yokmuş. Daha önce hiç İstanbul'a gelmemişler. Sordum, 'Farklı farklı şehirlere bir sürü otobüs kalkıyordu, biz de buraya geldik' dedi."***
Tamam! Sağlam ve güzel evler yapalım artık...***
Bir jeolog şunu dedi, kulaklarımla işittim: "Artık bizi doğa bilimlerinin yöneteceğini anlamamız lazım."