Geçer bu diyorsun...
Hafif bir sarsıntı...
Kucağında laptopla oturduğun yerden kalkmak bile gelmiyor.
Karşı koltuktaki kedin yerinden bile kıpırdamıyor.
Geçer, biter dediğin anda başlıyor her şey.
Patlamalar neyin nesi peki? Onu belki hiç anlayamayacak, öğrenemeyeceksin.
Balkona çıkıp cep kameranla fotoğraf çekmeye kalktığın anda tavan, zemin, duvar; hepsi birbirine karışıyor.
***
Geçen gün
Maraş depreminin oluş anına ilişkin çok sayıda video izledim.
Yukarıda anlattığım sahneler de izlediklerimden bir derleme...
Gölcük depreminde ben de aynı şeyi yaşamıştım.
İlk saniyeler nasıl da aldatıcıdır...
Ve evet, kedin yattığı yerden başını bile kaldırmaz.
Hani hayvanlar hissediyordu, diye sorgularsın içinden...
Ama mesela şu da aklına gelir...
Ege'de 6 büyüklüğünde bir depremin bir gün öncesinde bahçeden evine giren
karıncaların halini de inkâr edecek durumun yoktur ya...
Nasıl da çılgın gibi oradan oraya gidip geliyorlardı.
İlaçlamaya kıyamamıştın.
Deprem sırasında ve sonrasında ortadan kaybolmuşlardı.
***
Bitmez tükenmez bir bilim tartışmasıdır bu.
Çin'de bunun için kurulmuş ve özellikle yılanlarla kontrollü deprem çalışılan laboratuvarlar var.
Ama hâlâ bu konuda bilimsel bakımdan elle tutulur bir sonuca ulaşılmış değil.
Hepimizin anlamaya yanaşmadığımız şey şu...
İstediğimiz kadar kızalım, bir kezliğine
gözümüzle gördüğümüz veya
"sonradan" şahitlik etmeye kalktığımız şeyler
bilime yetmez...
2004'te Endonezya'daki çok yıkıcı tsunamiden dakikalar önce fillerin,
tavukların, köpeklerin ve kuşların sürüler
halinde kıyıdan kaçtıklarını
"görmeyen" yoktu.
Bilim için sorun şurada: Bu görgü şahitliğinin tamamı yıkımdan sonraya aitti. Yani
"hikâye" edilmişlerdi!
Belki bilimi bilim adamlarına bırakıp
kendi (geleneksel ve kişisel) dikkatlerimizi geliştirmenin zamanıdır.
***
Ya insanlar?
Berlin Üniversitesi'nden Profesör Helmut Tributsch, "Yılanlar Uyandığında" adını verdiği kitabında
1755 Büyük Portekiz Depremi öncesindeki tarihsel kayıtlara dikkat çekiyor:
"Yaygın bir huzursuzluk ve uykusuzluk. Neredeyse günlerdir uykusuzdu Lizbonlular."
Zihnimdeki bütün kişisel deprem hatıralarıma
da uydu bu...
Lakin sonra, "Ta 1755'teki deprem öncesi günlükler ve diğer belgeler bize ne anlatabilir ki?" dedim ve konuyu kapattım.
Doğru mu yaptım, emin değilim.