Nar ağacı ile zeytin arasına hamak kurulan bir evimiz olsun istemiştik...
İlkyaz vakitleri hani...
Şehrin sabah rüzgârları oralardaki ağaçların hışırtısına özlemimizi artırsın, okullar kapanınca ailecek kaçıp gidelim istemiştik...
Yaz meyvelerine, avluların taş serinliğine, öğleden sonraları dağdan denize doğru inen kekik kokularına adanmış alçakgönüllü bir evimiz olsa, fena mı olurdu?
***
Birden böyle
düşünmeye/düşündürülmeye başlamıştık...
80'lerin ortası mıydı neydi?
Birtakım yapsatçıların avuçları kaşınmaya başlamıştı ve şehirdeki orta sınıfların kafası karışmıştı.
Şehir, kent olmamıştı henüz...
Ama
çocukluğumda denize girdiğim Moda kıyısı çamura dönüşmüştü.
Ergenliğimde denize gittiğimiz Dragos'ta yosunlar, kanalizasyon artıkları
ve denizanaları birlikte yüzmeye
başlamıştı...
"Birikimlerinizi yazlıklara yatırın, bu en akıllı seçim" dediler babalarımıza...
***
Kimse "İstanbul kıyılarını niye mahvettik?" diye sormuyordu; nasılsa
"kalkınma"nın tabiatı gereğiydi bu
değişim...
Demek ki, yavaş yavaş uzağa gidilecekti.
Mesela
Çınarcık'ta yazlığı olmayanı dövüyorlardı sanki...
Bahçesi mandalinalı, zeytinli, narlı evler özlemimizi bastırıp berbat dairelere tıkıştık.
Evet! Yazlık dediğimiz derme çatma
apartman daireleriydi.
Üç ayın bir ayı foseptik sorunlarıyla uğraşıldı, hatırlıyorum.
İki ayı da çay bahçelerinde çekirdek çitlendi.
***
Sonra Çınarcık bitti.
Kumburgaz bitti.
Bütün Marmara bitti, bitirdik...
Sıra Ege'ye gelmişti...
Zeytinliklerini yerle bir ettiğimiz
Ege kıyılarına
İsviçre dağlarına benzer evlerle dolu, yolları çamlı, içleri rutubet kokulu yazlık siteler kondurmaya başladık.
İnsan
her rezilliği meşrulaştırabiliyor; madem yaz mevsimi vardı, o halde yazlık da olacaktı. Hem bir tür yatırımdı bu, çoluk çocuğa mirastı.
***
2000'lerde yazlıkların eli yüzü düzeldi, mimarisi şıklaştı ama kıyı yağmacılığı son bulmadı, yaz mevsiminin kolektif bilincimizdeki deformasyonu daha da yayıldı, büyüdü.
"Beach club"lara gidilip suda bozulan payetli mayolarla piyasa yapıldı; esasen havuzlarda serinlenildiğine inanıldı...
Meyve ağaçlarıyla ilgilenenlere deli gözüyle bakıldı, her yer çimle kaplandı...
Ve durmadan tıka basa yenildi içildi, aksırıldı tıksırıldı.
Yaz böyle böyle bitirildi bu ülkede.
Yaz yok, yazlık var.
Başımıza çalacağız pek yakında!