İklim... Bir tür kıyamet.
Deprem... Vur patlasın çal oynasın mı, yoksa ilkyardım odası mı daha doğru?
Orman... İyi de, artık orman denilince akla ilk yangın geliyor.
Tarım... Söyleyin, kuraklık mı var?
Güneş... D vitamini için elzem ama ya kanser olursak?
Oksijen... Acaba yakın zamanda onu da su gibi paralı yaparlar mı?
Hayvanlar... Ne güzeller ama virüs taşıyıcısı olduklarını unutmamalı.
Bu liste uzar gider...
Peki hayat mı bu? Ama halimiz de bu!.. Daha doğrusu birileri medyayı da kullanarak içerisinde nefes nefese dolaşıp durduğumuz kâbuslar ortamı inşa ettiler. Bu boğucu atmosferden, bu umut nedir bilmeyen tasavvurdan, bu "Allahsız" kıyamet çemberinden derhal çıkmanın yollarını bulmalıyız.
***
Dün mikroplastikler üzerinden oluşturulan korku rüzgârından söz etmiştim. Diyorlar ki, su değil, plastik içiyorsunuz... Tamam ama bilinmeyen, öngörülmeyen bir şey miydi bu? Asla! Plastiklerin zararlı özelliklerini dünya, bilim, endüstri 60 yıldır biliyor. Bir tek sıradan insan denklemin dışındaydı. Ona zaten hep "denek" muamelesi yapılıyor.
***
Ninem "Su gibi aziz ol, yavrum!" desin diye ona sürekli su taşırdım. İçine bir dilim limon atılmış, pırıl pırıl bardaklarda ışıldayan su... Şimdi sanki ne öyle su kaldı, ne de azizliğe inanç!***
Dünya Will Smith'in tokadı ve Ukrayna'yla oyalanırken "Büyük Sıfırlama"yı kurgulayan elitler Dubai'de toplanmış yakın geleceği konuşuyordu. Haberiniz oldu mu? Muhtemeldir ki, olmadı. Çünkü artık onlar hakkındaki haberlerin üzeri hafifçe örtülüyor, dikkatlerden kaçırılıyorlar. Neden? Devletler itişip kakışır, orta sınıflar yavaş yavaş erirken bu adamların işleri tıkır tıkır yürüyor da ondan...***
Of ki of!.. Geçen gün Süleyman Seyfi Hoca'nın müthiş bir yazısını okudum. Orada, daha girişte öyle bir sözü vardı ki, hemen not aldım, siz de okuyun istiyorum: "'Coğrafya kaderdir' lafı, hanidir dillere pelesenk oldu. Pek çok stratejist bu lafı, olur olmadık yerlerde kullanıyor. Kimileri Ortadoğu'dan, kimileri Yakındoğu'dan, kimileri de Avrupa veya Asya'dan bahsediyor. Ezcümle, galiba aslında coğrafyamızdan pek de emin değiliz. Lafa itibar edecek olursak, yani eğer coğrafya kaderse, herkesin keyfe mâyeşâ tarif ettiği, emin olunmayan bir coğrafya, ister istemez emin olunmayan bir kader doğuracak demektir."