"Yaş ilerledikçe insan çocukluğunu daha sık hatırlıyor ve daha tatlı, daha keyifli düşünüyor. Ela saçlara adamakıllı ak düştükten sonra ılık bir odada, dışarıda karlar yağarken tek başına kalan yaşlı adam için en hoş, en zevkli düşünce çocukluğunu tahattur..."
***
Tamam! Genç okurları kenara alalım ya da başka bir köşeye...
Zaten
"tahattur" kelimesini gördükleri anda buradan sıvışmışlardır.
Onlara da
sabahlara kadar Youtube başında geçen saatlerimi ve keşiflerimi anlatırım
bir gün...
Zaten yukarıda satırlarını aktardığım
Refik Halid Karay'ı okumaya dönüşüm de bundan...
Neden mi?
Çünkü beni kendine özgü dil lezzetiyle mavi ekrandan uzaklaştırıveren birkaç yazardan biridir.
***
Tahattur...
Hatırlamak, yâd etmek, akla getirmek...
Ben bu kelimeyi
Ahmet Haşim'in şiiriyle sevdim.
Bir sihir gibi sarar sarmalar insanı...
Hatta geçmiş zaman...
Çengelköy'de sabahlanan bir gecede birkaç Haşim tutkunu durmadan tekrarlamıştık o melankolik dizeleri...
"Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada!"
***
Şu
dil lezzeti konusuna da değinelim mi?..
Üsluba yani...
Yine
Refik Halid Karay, 1941'de çıkan "Tanıdıklarım" adlı kitabındaki bir denemesinde ne güzel tasvir eder...
"
Lisan bir kiler ve mutfaktır; yazı yazmak reçel kaynatma usulündeki kaidelere riayettir; reçel eserinizdir; fikir, o reçeldeki hassadır. Peki, üslup nedir? Çilek sepetidir; reçelin lezzeti, manzarası, bilhassa tanelerinin seçme, iri, pürüzsüz, diri, iyi istifli olmasıdır.
Sepetten seçiş, işte üslup..."
***
Üstad, kendi devrinde "Ben üslupta natürellikten yanayım" diyenlere de lafı fena çakar...
"Natürel kelimesindeki kolaylığa, akıp gidişe, basit görünüşe bakıp da öyle olmayı mümkün görenlerin bu iddia ile koydukları esere bakıyorum:
Bir çağlayan sandıkları şey, mahalle kahvesinin havuzunda çiseleyen teneke fıskıye karikatüründen başka bir şey değildir."
***
Neyse, neyse...
Hatırlamanın hazlarına dönelim...
Başta alıntıladığım satırların ardından yaşlılara şu tavsiyeyi verir Refik Halid...
"
Şayet bir daha kar yağarsa, benim gibi odalarında bir başlarına kalsınlar ve çocukluklarını tahayyüle varsınlar! Bunun kendine has bir zevki var ki, ben hâlâ, hatırladıkça, keyfini, lezzetini duyuyor, tekrarını bekliyorum."