"Karşı tepeler simsiyah. Uzaklarda bir vapur düdüğü ve motor gürültüsü. Rüzgâr yok. Ümitleri ve korkuları aynı derecede teşvik eden sakin ve karanlık bir hava. Düdük sesi yaklaşıyor.
Ve çocukların şarkıları:
Bu ağaçlar, güzel kuşlar
Yürüyelim, arkadaşlar
Ve koşuşmalar, haykırışlar, kahkahalar.
Orhan biraz yüksek sesle 'Haydi yürüyelim' dedi; sonra düşündü: Fakat arkadaşsız..."
***
Yine
Peyami Safa okumaya doyamadığım günler...
Yukarıdaki satırlar da
"Biz İnsanlar" romanından.
Roman kahramanı muallim Orhan'ın, onurunu korumak için cebinde sadece 7 lirayla mesleğini terk ettiği gün...
Orhan çok konuşuyor.
Ama içinden konuştuğunda ayakta kalıyor.
Öyle kendi kendine tutunuyor.
***
Şu sıralarda sevdiğim bir edebiyat incelemesini de elimden düşürmüyorum:
Müge Göncü'nün
"Korkunun Edebi Görüntüleri" başlıklı çalışması. (Hece
Yayınları).
Göncü de
Peyami Safa kahramanlarının
"kendi kendine konuşmaları"na dikkat çekiyor; bunu korku ve endişe duygusunun bir parçası sayıyor.
Gerçekten de sanırız ki, insan sadece konuşacak biri bulamadığında içinden konuşur.
Hayır!
Bu durum nadirdir.
İnsan asıl
endişesini bastırmak, çaresiz kaldığı anlara direnmek, öfkesini ve korkusunu ertelemek için kendi kendine konuşur.
Bazen anlamlı, bazen saçma sapan, bazen sessiz, bazen yüksek sesle ama konuştukça konuşur.
***
Ama bu konuşmalar bazen ani
"aydınlanma"lar olup çıkar.
Safa'nın
"Yalnızız" romanındaki Samim bunun bir örneğidir.
Samim, Meral'in yalancılığını iç konuşmaları sırasında idrak eder, sonra ona gerçekte söyleyemediklerini bir bir sıralar.
Ve yine içinden Meral'e şöyle seslenir: "Çünkü hiç kimse benim kadar, seni bekleyen felaketin sezgisine malik değil."
***
Bütün bunlar bir yana...
İç konuşma dediğimiz şey...
Kendimizle acımasız bir hesaplaşma mıdır?
Belki...
Etrafa karşı gelişen paranoya mı?
Bazen...
Hastalık mı?
Olabilir.
"Mahşer" romanının kahramanı Nihad, içinden kendine şöyle seslenir: "Hay, Allah kahretsin, sus! Çeneni tut! En zayıf zamanda, ne kadar münasebetsiz şey varsa, önüme yığma,
ne hain şeysin sen!"
Bence de çok uzatmamalı bu konuşmaları...
Nihad'a kulak vermeli!