Bazen insan "E yeter ama!" diye öfkeye kapılıp aklın şalterini indirmek ister...
Sadece tek tek insanlar mı?
Kalabalıklar, toplumlar, milletler de bazen öyle bir dürtüye kapılırlar.
Çünkü aynı anda bütün düğmelere basılmaktadır.
Çünkü uğursuz uğultu yükseldi mi, sükûnet kuytuya çekilir.
Peki çare midir? Asla! Hiçbir zaman.
Öfke, birine fırlatmak istediğiniz kömür parçasıdır ki, ilk yanan elinizdir.
***
Sürekli çeşitlenen ama (iddiaya göre) şiddeti asla azalmayan virüs...***
Bir de memleketin kötülüğüne yeminli bir tayfa var tabii. (Kendi memleketleri olduğu yalan, çünkü burada doğduğuna hepsi pişman!) Başlarını da "ünlü mamuller" çekiyor...***
Yine de sakin kalmayı becerebilmek gerek...***
Daha sakin lütfen!
Sokaklar, meydanlar, kamusal ortamlar...
Özellikle de her an ateşlenmeye hazır göç/sığınmacılar meselesinde...
N'olur sakin!
Ama bir dakika!
Şu nokta önemli...
Halkın heyecanını kontrol etmesi ile hükümet edenlerin sessizliği aynı şeyler değil.
Onlar kritik konularda uzun süre sessiz kalamazlar, kalmamalılar.
***
AYNA
"Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı, başım göğün en yüksek katına değerdi." (İmam-ı Azam Ebu Hanife)
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz