Geçen pazartesi kırk yıllık Bodrumlulardan telefonuma şöyle mesajlar düşmeye başladı...
"Geliyorlar, yine geliyorlar.
Eziyet çekiyorlar, tatilleri işkence oluyor ama yine de geliyorlar.
Geldikleri şehirlerde AVM'ler, mağazalar yokmuş gibi burada denizi vesaireyi bırakıp alışveriş yapmaya geliyorlar.
Klimaları sonuna kadar açıp her gün bir trafoyu patlatmaya geliyorlar."
***
Dün
Yavuz Donat'ta okuyorum...
"Bayramın ilk günü nihayet Bodrum'da trafik rahatladı" diyor.
Nasıl mı?
Şöyle...
"Saat
17.40...
Gündoğan'dan hareket... Akyarlar'a 1 saat 20 dakikada gidebildik...
26 kilometre.
Saat
23.30... Evimize 1 saat 45 dakikada dönebildik."
***
Ayvalıklı ahbaplar orada beş dakikalık mesafeyi bir saatte aldıklarını, araçlarını bırakacak park yeri bulamadıklarını,
kahvelerde oturacak sandalye için insanların boğaz boğaza kavga ettiklerini anlatıyorlar.
Çeşme'den gelen haberlere göre marketler boşalmış, ekmek ve
peynir sıkıntısı var, kahvaltıcılar hıncahınç
doluymuş.
"Fiyatlar tavan, kalabalık tavan, sosyal mesafeye dikkat ve kalite gibi konular taban" diyor bir arkadaşım kestirme bir ifadeyle...
***
Bu yıla has bir manzara mı?
Kabul edelim ki, son yıllarda meşhur tatil kasabalarımızda her bayramda buna yakın görüntüler oluşuyor.
Bu yılın özelliği belki manzaraya (tıp dilinden sosyal alana aktarılmış bir ifadeyle)
"ribaunt fenomeni" eklenmesi oldu.
Direnç uyguladığınız bükülmüş bir kol üzerinden direnci aniden kaldırırsanız, kol hızla yukarı kalkar.
Topu yere sertçe çarparsanız, dönüşü çok daha yukarıya olur.
Kapanan ve sürekli kapanma tedirginliği yaşayan bir toplumun çılgın gibi yollara (buna "tatil" diyemiyorum) düşmesi anlaşılır.
***
Tamam esnafın cebi doluyor.
Ama bu çılgınlığa değiyor mu?
Böyle gidildiğinde oralar Bodrum, Çeşme, Ayvalık, Antalya oluyor mu?
Biliyorum, "Bu iş sosyal paylaşım sitelerine konacak bir fotoğrafa bakar Haşmet abi" diyecekler çıkacak; "çektiğin eziyet fotoğrafta görülmüyor ama havası süper!"
Haklılar da...
***
Bir de şu var.
Bu nasıl
"şehir hayatı" sevgisidir kardeşim?
Gittiğin her yeri bozuk çarık bir şehre çevirmek, nasıl bir şey?
Şehirden kaçıp şehre neden gidilir?
Yakınında deniz var diye mi?
E, buradaki denizi niye öldürdük?
Of ki of!
Ne çok soru var ama cevapları umutsuz ve umarsız.