Geçen haftaydı...
Yasak günü bir ahbabımın küçük kızını acile götürmek zorunda kaldık...
Boş caddelerden hızla giderken dikiz aynasından miniğe baktım, zaten çay kaşığı kadar yüzünün yarısını maske kapatıyordu.
İçinde büyüyen "iğne yaparlarsa acır mı?" endişesini çarçabuk gidermek istiyor gibi bakıyordu.
Nasıl günlerde yaşadığımızı unuttum bir an...
Sol elimle direksiyonu tutarken sağ elimi arkaya doğru uzattım.
"Tut elimi bakayım" dedim, "çarçabuk iyileşeceksin, eve döneceğiz, güven bana!"
Önce duraksadı.
Sonra elimi minicik elleriyle kavrayıp avuçlarını iyice bastırdı.
Hastaneye kadar öyle gittik.
Dokunma nasıl da şifalı bir şeydi!
Birkaç saniye içinde güvenli sıcaklığıyla hem onu, hem de beni iyileştiriyordu...
***
Elbet bu günler de geçecek...
Fakat sadece ekonomik, siyasi, sosyal izler bırakmakla kalmayacak, davranışsal kayıplarımız da olacak.
Aslında bugün başlamadı...
Birbirimizden uzaklaştığımız, ayrıştığımız, çözüldüğümüz, "
temassız" bir toplum içim hazırlanılıyordu çok zamandır.
Temasla tanımayı, dokunarak güven duygusu aktarmayı ve (hep unutuyoruz ama)
omuz omuza vermeyi kötü kılan ne varsa, onlarca yıl boyunca önümüze yığdılar.
Şüpheye düşürdüler.
Dikkatimizi sadece dokunmanın sapkın tezahürleri üzerine odakladılar.
Bu medyatik ve hain çark yoluyla yalnız dokunmaktan değil, her türlü yakınlıktan soğumuştuk.
Ve şimdi
pandemi onu bizden tümüyle çekip alıyor.
***
Tarihin en eski dönemlerinden beri dokunma ve yakınlık (refakat) insan için "
şifa" sayılmıştır.
Yalnız o kadar mı?
Bir
armağandır dokunma...
Bir yakınınız hoş bir şey yaptığında hiç mi koluna ya da sırtına avcunuzla hafifçe vurmadınız?
Kavramaktır, sezgidir, "
buradayım, arkandayım" demenin
en güçlü halidir.
Hiç mi kederli bir zamanında bir sevdiğinizin elini canını acıtacak kadar sıkıp kederini paylaştığınız duygusunu aktarmadınız?
Gelecek kuşaklar belki bunları hiç bilmeyecekler.
Öyle mi sahiden?
Olmasın öyle!
Hepsini geçtim,
yüzümüze dokunmak bile "
yasaklı" bir eylem
şimdi.
Oysa ne sık dokunurmuşuz yüzümüze...
Aynada görmek yetmezmiş meğer.
***
"Geleceğin temassız toplumu" konusunda yazılacak çok şey var, yazacağım.
Ne yani?
Sizi Kemal Kılıçdaroğlu ne demiş, Özgür Özel ne yumurtlamış, onlarla mı oyalayayım?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz