O caddelerde ben de yürüdüm...
Çarşıları, pazarları dolaştım, dolaşıyorum...
Hemen bir koşu değil ama açılıştan üç gün sonra ben de sevdiğim kafelere uğradım...
Medyaya çıkan hıncahınç görüntüleri ve "vurdumduymazlık" tablolarını görmedim, görmüyorum.
Gözlerim mi görmüyor, başka bir numara mı dönüyor anlamıyorum.
***
Ama şunu da söyleyeyim...
Şehrin özellikle trafiğe kapalı caddelerinde lokantalar, kafeler kapalıyken de kalabalık vardı.
Yani iki gündür gazete sayfalarına konulan fotoğraflar bir hafta önce de çekilebilirdi.
Gazeteciler aylardır neredeydiler, merak ediyorum.
İnsanların işi gücü var, herkes evinde oturmuyor.
Kaldı ki herkesin sitesinde uzun yürüyüş parkurları ve yanı başlarında parkları yok.
Bazılarımız çarşı, pazarda dolaşmayı biraz da "sportif" bir etkinliğe çevirdiler. Ben de ara ara öyle davranıyorum.
Bunu da yapmayıp ne yapalım?
Azıcık da olsa
hem kaslarımıza hem de psikolojimize iyi geliyor, yalan mı?
***
Sosyal mesafe meselesine gelince...
Müdavimi olduğum çay bahçesinde masalar mesafeliydi, şimdi
minyatür kale oynanır hale gelmiş.
Gittiğim kafeye gelince...
Şehrimizdeki birçok kafe gibi zaten minicik olduğu için
"yüzde elli" kuralı sadece iki buçuk masa anlamına geliyordu.
Ben dahil içeri giren herkes
"al/ götür"ü tercih ettik.
Peki şu kopan patırtı neyin nesi?
Vaka sayıları birden arttı mı?
Arttı ama onların hesabını açılıştan önceki haftaya sormalı...
Hatta şunu da sormalı...
Sürekli diken üzerinde olunacaksa esnafın başını döndürmenin âlemi var mı?
***
Şimdi gelelim esasa...
Dünya çok ciddi bir kavşak noktasına doğru itiliyor...
Çin ve her zaman bir istisna olan
İsveç hariç bütün dünyadaki korona tablosundan söz ediyorum...
Sanki bir plan dahilinde bütün devletlere ve toplumlara
"Çin gibi yapmazsanız, kurtulamazsınız" deniyor.
Mart ayına girmemizle birlikte, sadece bizden değil,
Avrupa ve
Latin Amerika'dan vaka sayılarının yükselişine dair açıklamalar gelmeye başladı.
Avrupa'da mart ayının ilk haftasında artış yüzde dokuzu buldu. Yani altı haftalık düşüş bitti.
Yeniden kapanma tedbirleri düşünülüyor ama ekonomiler yerlerde...
Demek ki, külahı önümüze koyup düşünmeliyiz:
Bir virüse mi yakalandık, yoksa dev bir kapana mı?