En tehlikeli saflık... Tembelleri barışçı, güçsüz zalimleri iyi kalpli, korkak hainleri sadık yoldaş sanmak!
***
Anlamak için acı çekmeyi göze almak gerekir. Bu cesareti göstermekte zorlanır ve bir türlü anlayamayız.***
Keşke her şeyi anlayabilsek... Ama bunun yerine berbat bir şeyi geçirdik: Her şeyi anlayışla karşılıyoruz.***
Mutlu hatıralar uydurmaya, bilhassa mutlu çocukluk hatıralarına bayılırız. Oysa hepimiz alttan alta biliriz, hafızamızın mutlulukla arası iyi değildir. Bir Arap atasözü: "İnsanın hafızası, mutsuzluğuyla aynı yaştadır."***
Keşke iddia edildiği gibi davranışlarımızın gelişmiş bir dili olabilseydi!.. Keşke kimilerinin sandığı gibi gözlerimize bakmak, gerçeği şıp diye ortaya koyuverseydi! O zaman sözcüklerin böylesine esiri olmaz ve iyi kadrajlanmış fotoğraflarla yalanlarımızı çoğaltmazdık...***
Kusmak... Bazen basbayağı içini dökmektir.***
"Kendinize güvenmelisiniz" diyorlar ya gençlere... Onları aptal yerine koyuyorlar. Güvenmedikleri bir dünyada, güvenmedikleri insanlar arasında ve bu kadar yetersiz bir donanımla nasıl olup da kendilerine güvenecekler?***
Dalıp gittiğimizde çevremizdekiler hemen uyarırlar. Oysa ille de dertlilikten, yorgunluktan, düşüncelerin yükünden değildir... Şu rutin mahkûmiyetler, bu telaş, bu endişe dünyasında bazen "inci avcılığı" için yegâne fırsat dalıp gitmelerimizdir. Hatta kısacık da olsa, çekip gitmektir. İyi gelir!***
Ama esası nedir, ne yapmalıdır derseniz... Dalgınlıktan dalgıçlığa geçme zamanı gelmişse, ertelememelidir.***
Turgut Uyar'ın o güzel şiirinde herkes "Beni bırak göğe bakalım" dizesine takılıp kalıyor. Benim kalbimde ise o şiirden şu dize saklıdır: "Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar."***
Çok yaygın bir "sevme" biçimi... Nefret etmekten korktuğu için şiddetle ve gösteriyle sevmek.***
En yaygın "sevme" biçimi... Katlanmakta zorlandığı birine severek katlanmak.***
İletişim sözle mi kurulur? Bazen. İletişim sözle mi bozulur? Çoğu zaman.