Hele bir tomografi çekilsin de anlarız... MR'da ortaya çıkar... Tahlillerin sonucuna bir bakalım... Bu cümleler artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası... Ama bir yandan da İbrahim Tenekeci kardeşimin şu dizeleri aklımdan çıkmıyor: "Ah diyorum, ah'ı bilir misin sen/ Dünya dedikleri gömgök bir yatır/ Nereden bilmiş beni röntgeni icat eden/ Otuz yıl yaşadım, elde var sıfır."
***
Psikoterapist Tuba Karacan'la sohbetimizin bir bölümünü dün köşemde yazdım. Tuba'nın söyledikleri arasında bir nokta vardı ki, önemliydi fakat yer yetmemişti... "Bulaşma" fikrinin bilincimizden çıkıp bilinçdışımıza kadar nüfuz ettiğini konuşuyorduk. Dezenfektan kullanımımızdaki aşırılık, en yakınlarımızdan bile kaçınmak, vd. "Bu zaten çok yaygın bir takıntıydı" diyor Tuba: "İçimizde bir türlü temizlenemeyen bir kirlilik hissi ve bağ kurma korkumuz bu takıntıyı güçlendiriyor. Bağ kurma konusunda beceriksiziz, üstelik son zamanlarda birbirimizi rakip veya kendi varlığımıza engel olarak görüyorduk. Uzak durmak istiyorduk. Virüs, modern insan için şahane bir bahane oldu."***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bazıları Whatsapp krizine "Zaten bütün hayatın dijital haberleşme servislerinin elinde, bilgilerini bir de Whatsapp kullansa ne fark eder?" tavrıyla yaklaşıyor. Konunun uzmanlarına gelince, onlar da medyaya aslında bütün platformların güvenlik açığı taşıdığını anlatmaya çalışıyor. Oysa sanıldığının tersine, kamuoyu esas olarak güvenlik meselesine değil, Whatsapp ve Facebook'un küstah tavrına gıcık oldu. Sosyal psikolojiyi hafife almayın. Bu önemli ve değerli bir direnç noktasıdır. Whatsapp "Benim kurallarımla oynamayacaksan, git!" mi dedi; kullanıcılar da şimdi ona "Sen çek git!" diyor.
***
Buyurun bakalım!.. Moderna'nın CEO'su geçen gün bombayı patlattı: "Yeni tip koronavirüs, aşıyla falan hiçbir yere gitmeyecek, hep bizimle olacak!" Bu bilinen bir gerçek ama biz söylesek "komplo"cu oluyoruz. Batı'nın kullandığı mRNA aşılarının en etkilisi sayılan MODERNA'nın başındaki adam da söylediğine göre, artık bir durup "Madem öyle, yaşamakta olduğumuz nedir?" diye düşünün.***
Muhit dergisinin Ocak sayısında sarsıcı şiirler, çıtayı çok yükseltmiş öyküler ve denemeler var. Dergideki Ahmet Kekeç dosyasına özellikle bakmanızı isterim.