Dev bir yolcu gemisi...
Dışarıdan bakınca şıkır şıkır...
Oysa geminin karanlık bölgeleri aydınlık güvertesinden daha fazla yer tutuyor.
Güvenlik hapishanesinin ve makine dairesinin yerini bilen tek bir yolcu bile yok.
Gemi deryanın ortasında ilerlerken sık sık arıza yapıyor.
Işıklar sönüyor, makineler duruyor...
Tamirciler hemen işlerinin başına koşuyor.
Makineler çalışıyor; gemi yoluna, yolcular seyahat keyiflerine geri dönüyor.
Yoluna mı dedim?
Orası şüpheli işte!
Geminin ilerlediği doğru.
Fakat kaptan köşkünde kimseler yok.
Geminin rotası yok.
Varacağı liman?
Yok!
***
Yukarıda anlattığım tablo
modern toplum ve modern insanın anlatımı aslında...
Sadece"giden"
toplum.
Sadece yaşayan (giden) insanlar...
Gemide tamirciler ve yolcular var.
Kaptan köşkünün ıssızlığını fark edenler de geminin hangi limana gitmesi gerektiği konusunda kavga etmekten öteye geçemiyorlar.
O halde soruyorum...
Yolcular gerçekten yolcu mu, gemi gerçekten
"yolda" sayılır mı?
Soruya hepimiz "
hayır!" diye cevap veririz, orası kesin!
***
O halde gelelim kendi küçük hayatlarımıza...
Neden
niyetsiz, gayesiz, hedefsiz yolculuklarımızı övüp duruyoruz ki?
Ara ara kafam buna takılıyor.
Yirminci yüzyıl edebiyatının büyük bölümü gayesiz yolculuk övgülerine adanmıştır.
Şimdi de sosyal medyada "
Bir yerlere varmanın ne önemi var, güzel olan yolda olmak" temalı aforizmalar
pek tutuluyor.
"
Aslolan yolculuk" havası hakim ortalığa...
Hayat da böyle bir yolculuk olsun, hiçbir yere varılmasın isteniyor.
Bir tür
sarhoşluk sanki...
Çakma "sufilik" modalarının uzantısı...
Hani başını arabanın camından çıkarmışsın da rüzgar yüzüne vuruyor, zihnin bulanıyor fakat ruhuna iyi geliyor.
Öyle bir hal!
***
Oysa "
yol"u
yol yapan şey (varamasan da) gayesi değil mi?
Yolculuk "
mana"sından soyunmuşsa neye yarar?
Geçtim çok ileri istasyonları, "
sana senden sefer eylesen" daha iyi olmaz
mı?
Gitmek, yola koyulmak dediğimiz şey "
varmak" hedefinden kopmuşsa...
Kuru bir umut ve bazen dehşetli bir hayal kırıklığından başka nedir?
Bana sorarsanız...
Hakiki sorulardan kaçıyoruz...
Kendimize yeni aldanma, yeni kaybolma yolları buluyoruz, hepsi o kadar!..
Baştan bir daha düşünsek mi, diyorum.