"Kuşları benimle sevmiştin. Sonra kalkıp avcılara gönül vereceğine ihtimal vermedim...
Beni kararlılığına inandırdığın planlarına, düşüncelerine, zevklerine sadık kalmanı istedim...
Bir mönüden rastgele yemek seçer gibi kendine yeni düşünceler ve zevkler seçeceğini bilemezdim..."
***
Neyin nesi bu satırlar?
Şöyle anlatayım...
On beş yıl kadar oluyor;
Galatasaray'da
İngilizce kitaplar satan bir sahafta Virginia Woolf'un "Jacob's Room" romanını bulmuştum.
Penguin 1992 baskısı. Yaprakları sararmış, cildi bükülmüş bir kitap.
En arkadaki boş iki yaprağa el yazısıyla İngilizce bir şeyler karalanmıştı.
Hemen satın aldım kitabı ve o karalamaları okudum.
Okudukça, nefesim kesildi.
Belli ki, bir ayrılık sonrası karalanmışlardı.
Aradan belli bir süre geçip herkes kendi yoluna gittikten sonra...
Ama işte "
ayrılıklar da sevdaya dahildi" ve hala söylenecek sözler vardı.
Belki de son bir hediyeydi o kitap, son hatıra...
Sayfanın üzerine "14 Eylül" tarihi not edilmişti, yıl yoktu.
Karalamaları "mealen" çevirip bir deneme kaleme aldım.
***
Artık yeni basımlarının yapılmasına izin vermediğim (bırakalım, geçmiş geçmişte kalsın!) bir kitabımda yer alan söz konusu yazımın başlığını geçenlerde
Instagram sayfama koydum.
"
Bana değil, kendine sadık kal!"
Bu cümle takipçilerim arasında dalgalanmaya
neden oldu. Mesajlar, emojiler,
duygular birbirini izledi. Bana sorarsanız...
Yıllar sonra baktığımda, "
aşk kırgını" arkadaşın derdini derinden anlıyorum ama temel meseleyi kavrayamadığını görüyorum:
İlişkilerin de (evlilik, aşk, hatta dostluklar, vd.)
karakterleri vardır; taraflardan biri aynı kişi olsa bile biri diğerine benzemez.
Ama "kendine sadakat" konusu önemli!
En iyisi...
O satırların birkaçını buraya almak olacak...
***
"
Kuşları benimle sevmiştin. Avcılara gönül vereceğine ihtimal vermemiştim.
Beni kararlılığına inandırdığın planlarına, düşüncelerine, zevklerine sadık kalmanı isterdim.
Bir mönüden rastgele yemek seçer gibi kendine zevkler ve fikirler seçeceğini bilemezdim...
Seni sadık biri olarak sevmiştim, kendine sadık biri...
Öyle bir izlenim veriyordun.
Ve yakışıyordu sana...
İnsanların dünyası yuvarlak değil.
Tepsi gibi dümdüz.
İnsan bir yolun sonuna vardığında kafasına dank ediyor bu gerçek.
Yani...
Sen benim kurduğum en parlak hayaldin.
Şimdi en büyük hayal kırıklığımsın benim."