Lafı biliyorsunuz...
80'lerde patlayıp bugüne kadar modası hiç geçmeyen bir tavsiye...
"Kendi ayaklarının üzerinde durmayı becermelisin!"
Hala pek havalı bir laf.
Birçok kişiye "en basit anlamda özgürlük nedir?" diye sorsanız, akıllarından bunu geçireceklerdir.
Gençlere "kendini ne zaman tam olarak yetişkin hissedeceksin?" diye sorsanız, "kendi ayaklarım üzerinde durduğum zaman" diyecektir.
***
Peki nedir bu?
Ekonomik bağımsızlığı, ebeveyn vesayetinden kurtulmayı, eşe dosta muhtaç yaşamaktan yırtmayı ifade eden yuvarlak bir deyim mi?
Biraz öyle...
Lakin mesele o kadar da düz, o kadar da basit değil...
Biraz da "
çağın ruhu"ndaki yamukluğu, benmerkezciliği, ipini koparmış bireyciliği ve hafiften de gerçek dışı bir şeyi anlatmıyor mu bu laf?
Hani söylesenize...
Gerçekten kendi ayaklarının üzerinde durabilen kaç yetişkin vardır?
Tam olarak mümkün mü bu?
Ama en önemli nokta şu...
Diyelim ki, ayaklarınızın üzerinde gayet sağlam duruyorsunuz...
Kimse sizi itip kakamıyor...
Hani dışardan bakılsa, kıskanılacak bir durum...
Fakat iyi de...
Bastığınız yer neresi?
Asıl sorulması gereken bu değil mi?
***
Kendi ayaklarınızın üzerinde duruyorsunuz da, mesela
başkalarının sırtına basmadığınızdan emin misiniz?
Kendi ayaklarınızın üzerinde duruyorsunuz da, bastığınız yer çamur mu soruyor musunuz?
Kaypak veya kaygan bir zeminde durmadığınıza emin misiniz?
Doğru yerde olmak...
Doğru yere basmak...
Doğru düzgün durmak...
Değerli olan bunlar değil mi?
Bunları bize hiç anlatmayanların gerçekten "
kişisel gelişim"den söz ettiklerine inanalım mı?
***
Bunun bir de "
yol ve yolculuk" üzerine parlak bir versiyonu var.
Sosyal medyada herkes bayılıyor.
Neymiş?
Asıl önemli ve güzel olan yolda olmakmış...
Yolculukmuş değerli olan...
Ben de size soruyorum...
Nereye gittiğin şüpheliyse...
Yolun belli değilse...
Yolculuk niye güzel olsun?
Uyduruk bir yol neden yolculuğu değerli kılsın?
Hiç mi sormayacağız;
yolculuk nereye?
Bizi bu aklımızı başımızdan alan güzel sözler öldürecek.
Olmaz!
Doğru sözlerin peşine düşmeliyiz.
NOT: İhtiyaç hasıl oldu; çok zamandır yeni baskılarına izin vermediğim "Haydi Kıralım Hayallerimizi"ndeki bir yazımı biraz gözden geçirip buraya aktarmakta fayda buldum.