"Maskenin ne önemi var, her şeyi gözünden anlarım" mı dediniz? Fena yanıldınız. Bu basmakalıp yargı gerçeğe maalesef uymuyor. Mesela dudakların kendiliğinden aldığı şekil, sandığımızdan daha çok duygu aktarıyor. Örtülü üzüntülerimiz, sıkıntılarımız, iğrenme ve sakınganlıklarımız dudaklarımızın, çenemizin ve burnumuzun çevresinde kendini dışa vuruyor. (Geçen gün "Lie To Me" dizisine de ilham kaynağı olan Paul Ekman'ın kitabını karıştırınca anladım ki, maskesi burnuna kadar çekilmiş bir yüz, asla yüz değil.)
***
18 Haziran The Economist kapağı noktayı koydu: "The New World Disorder." Yani bazılarının sandığı gibi öyle hemen pandemi sonrası "yeni dünya düzeni"ne filan geçilmeyecek. Geçen akşam Ülke TV'de söylediğim gibi, küreselci elitler kaosun sürmesini istiyor; planları bir nevi "yeni düzen için düzensizlik" aşamasını içeriyor. Allah, sade insanların yardımcısı olsun!***
Şehir içindeki koruları ışıl ışıl hale getirmeye başladık. Parklarda ve yeni tip sitelerin bahçelerinde ağaç köklerinin süslü lambalarla aydınlatıldığına rastlıyorum. Bazılarında kullanılan ışıkların çiğliği gözleri yoruyor. Ama esas mesele başka... Geceleri ağaçların da uyuduğunu bilmiyoruz ya da unutuyoruz. "Ağaçların Gizli Yaşamı"nın yazarı Peter Wohlleben hepimizi uyarıyor: "Geceleri uyumaları gerekiyor. Ama mesela sokak lambaları altındaki ağaçlar uykusuzluk çektikleri için ömürleri kısalır." Fazla güneş ışığının yaptığını da şöyle anlatıyor Wohlleben: "Şehirdeki yalnız ağaç için ormandaki kalabalığın gölgesi yoktur. Hemen ışığı bulup boy atmaya başlar. Ama bir çocuğa fazla şeker nasıl zarar verirse, güneş ışığının da o çocukluk dönemindeki yalnız ağaca zararı vardır."***
Bitkiler, ağaçlar, hayvanlar... Hepsine yeniden bakmaya, yeni bir ilişki kurmaya başladık gibi geliyor bana. Ama bir dakika! Onlar da bize bakıyorlar. Onlar da yeni olanı fark ediyorlar. Balkonumdaki bitkileri ilk kez geçen sonbahar ve kış kendi hallerine bırakıp bakımlarını yapmamıştım. Fakat buna rağmen coşkulu bir büyüme içindeler. Sanki sürekli yanlarında olmamı sevinçle karşıladılar. Kedim Temmuz ise ara ara bana bakıp "acaba hasta mı?" diye dertleniyor. Geçmişte günün bütün saatlerini onunla geçirdiğim zamanlar hasta olduğum günlerdi. Bir türlü yeni duruma intibak edemedi.