Gençler nereden bilecekler?
O dönemi yaşayanlar nasıl hatırlayacaklar?
Dünya şimdiki gibi değildi ki!
Olay yerlerinden canlı yayın yapan türlü çeşitli tv kanalları, olup bitenleri harıl harıl tartışmaya döken sosyal medya falan yoktu ki!
Ve Afganistan o zamanlar bize ve dünyaya çok uzaktı.
***
Bir sabah Ruslar'ın
Afganistan'a on binlerce askerini soktuğu haberiyle uyanmıştık.
Brejnev 24 Aralık 1979'da Kızıl Ordu'ya "
Afganistan'a girin" emrini vermişti.
Kabil'de 1978'de yaptıkları darbeden memnun değillerdi. Sovyet komandoları Devlet Başkanı Hafuzullah Amin'i öldürdü ve Afganistan Demokratik Halk Partisi ( Komünist parti) kurucularından
Babrak Karmal'ı iktidara yerleştirdiler.
O yıllarda dünya meselelerini bütün güçlüklere rağmen yakından takip eden ve okuyup yazan gençlerdik.
Yüzüne manasız bir gülümseme yapıştırılmış bu garip isimli adamın iktidardan alaşağı edilmesinin artık çok zorlaştığını düşünmeye
başlamıştık.
***
Öyle ya...
Sovyetler kısa sürede yüz binden fazla asker ve çok yüksek bir ateş gücünü sokmuştu Afganistan'a...
Ama ne oldu?
İşgale ve Kabil'deki iktidara karşı silahlı direniş sürdü.
Sovyetlerin kayıpları arttıkça arttı.
Afganistan'ın jeostratejik önemi kayıpların yanında hafif kalmaya başladı.
Moskova'da rüzgar farklı yönden esiyordu artık.
Babrak Karmal, 1986 yılında Kabil'i terk edip Moskova'ya kaçtı.
1988 Baharında da Sovyetlerin Afganistan'dan çekiliş süreci başlatıldı.
***
Yakın tarihi öğrenmek önemli.
Mesela bugün diyoruz ki, "
Rusya için
Suriye'deki varlığı vazgeçilemez bir nitelik taşıyor." Eh, doğru tabii!
Rusya destek çıktığı sürece Esed'in iktidarı ve Şam rejimi sürer deniliyor, o da doğru. Fakat işler hep böyle "
güncel doğrular" üzerinden yürümüyor.
Anlamışsınızdır...
Afganistan'daki Sovyet işgalini ve Babrak Karmal'ın iktidar serüvenini bu yüzden hatırlattım.
Şartlar zorlandığında...
Gitmez gibi duran da gider, gitmeye mecbur kalır.
***
Vaktin yaklaştığını düşünüyorum...
Esed de öyle ya da böyle gidecek.
Bu satırları zirvenin sonuçlarını beklemeden yazdım.
Ancak zirve toplantısına girmeden önceki kısa konuşmasında Putin'in "
Suriye ordusunun yüksek kayıpları"ndan söz edişi ilginçti.
Buraya mim koymak gerek.
Bize gelince...
Esas sorunumuz içimizdeki Esedçiler.