"Hazırlanmalıyız...
Devlet olarak, kamuoyu olarak, tek tek fertler olarak uyanık ve hazırlıklı olmamız gereken şeyler var.
Dünya öyle boş bırakmaya gelmiyor artık!
Kimse oyunun dışında kalamıyor.
Hakkında donanımlı olmamız gereken kavramlar, terimler, işaretler var.
Mesela bulaşıcı hastalık kavramı...
Karantina, salgın, vd." Yukarıdaki satırlar 2018 yılının eylül ayında bu köşede çıkan yazımın başlangıcıydı.
Yazının başlığı "Karantina"ydı.
O yüzden şimdi olanlara "şaşırmadığımı" söylediğimde sallamıyorum.
***
Olay şuydu...
Dünya ekonomik ve politik sorunlarla boğuşurken uluslararası medyada dört uçakla ilgili küçük haberler alternatif medya dışında kimsenin dikkatini çekmemişti.
Hep söylüyorum ya, artık hiçbir şey "
detay" değil.
Peşini kovaladım haberlerin.
Karşıma bir tür "
tatbikat" çıktı.
Uçakların biri BAE'den
New York'a, biri Cezayir'den Paris'e, biri
Nijerya'dan
Londra'ya ve biri de
Almanya'da Münih'ten ABD'de Philadelphia'ya inmişti.
Ve bu dört uçak garip biçimde karantinaya alınmıştı.
Havalimanlarında kimselere duyurulmadan doğrudan uçaklara yönelik birer saat süren ve Netflix dizilerini andıran karantinalar...
Sonra "rutin uygulamalar" denilip olay kapatıldı.
***
Şimdi buraya son zamanlarda Anglosakson akademyasında kamu tarafından fonlanan "
mahrumiyet psikolojisi" ve "
toplumsal isyanlara karşı iç güvenlik" çalışmalarının hızla arttığını da ekleyeyim mi, bilemiyorum.
Ama şunu biliyoruz...
Savaşlara, toplu kıyımlara karşı kayıtsızlığımız artıyor; çocukların çileleri, iç parçalayan insani dramlar hızla görülüp unutuluyor.
Fakat sağlık öyle değil.
Modern insan öyle bir hale getirildi ki, sağlık endişesine kapıldığında bütün metanetini kaybediyor,
inandığı davaları bile bir kenara
fırlatabiliyor.
Bilmem anlatabildim mi?
***
O yazımda da belirtmiştim.
Karantina, çok kritik bir kavram.
Yeni sınırlar çizer.
En yakın coğrafyaları, dost toplumları bile birbirinden ayrılmaya mecbur bırakır.
Gördük işte!
2020 ilginç bir başlangıç yaptı.
Bundan sonrasının nasıl geleceğini biliyorum, diyen yalan söyler.
Bana şimdi çok daha geniş çaplı bir
"tatbikat"la karşı karşıyayız gibi geliyor.
Dolayısıyla ihtiyacımız olan şey panik duygusu değil, agah olup sükunetle hareket etmektir.