Birkaç yıl önce Gezi'den bir fotoğrafı sosyal medyaya aktarmıştım.
Şimdilerde" prestijli muhalif gazeteci" kontenjanından ekmek yiyen (şimdi adı lazım değil) bir gazeteci tahrip edilmiş bir minibüsün önünde beşlik simit gibi gülerek poz vermişti o fotoğrafta...
O minibüs neyin nesi miydi?
Bu gazetecinin yıllarca ekmek yediği, hatta ünlendiği kanalın yayın aracıydı.
Hani normal insanların mahcup olacağı, en azından poz verirken gülmekten kaçınacağı türden bir tablo, değil mi?
***
Ne oldu sonra?
Arkadaş bana özelden mesaj atıp yedi sülaleme hakaret etmelere doyamadı.
Öğrendim ki benzer tavrı başkalarına da göstermiş.
O halde soralım...
Bazı muhafazakârlar tarafından hâlâ el üstünde tutulan söz konusu gazeteci
kendisini bu kadar mutlu eden
fotoğrafın daha sonra gündeme
getirilmesine neden bu kadar
öfkelenmişti?
***
Gezi davası hakkında verilen karar
yukarıdaki sorunun da cevabı oldu.
Neymiş?
Gezi'de tahrip edilen yayın araçları, yanan belediye otobüsleri, zarar gören kamu malları ve yakılıp yıkılan yerler, zarar gören yokmuş...
Unutmalıymışız hepsini...
Bir yanılsamaymış sanki bütün yaşananlar...
İstemişler ki, geriye "
şehrin tarihini, yeşilini, kültürünü korumak isteyenlerin eylemi"
masalı kalsın!
Onlara güven veren şey ne peki?
Batının iki yüzlülüğü ve buradaki uzantıları...
***
Dikkatinizi çekiyordur.
Sancılı oluyor ama her yıl, her ay, hatta her hafta Batı demokrasisinin bir yaldızı dökülüyor.
Gezi davası hakkında beraat kararı verildiği gün TRTWorld Berlin muhabiri
Yunus Paksoy şöyle soruyordu: "
Türkiye'deki davayla tek bir Alman vatandaşı bile ilgilenmezken Alman Dışişleri Bakanlığı neden önce 'rahatlayıp' sonra 'şoka girdiği'ni açıklar?"
Dalga geçmekte haklıydı Yunus.
Öyle ya, Alman makamları Gezi ve benzeri davalarla hep çok ilgiliydiler.
Ya kendileri de sanıkmış gibi ya da pek üstten bakmayı tercih ediyorlar, hep Türk yargısına "yol gösteriyor"lardı.
Oysa Fransa'da
Sarı Yelekliler eylemlerine polisin sert tepkisi sorulduğunda, aynı Alman
Dışişleri Bakanlığı "
Yorum yapamayız, kendi içişleri" demişti.
***
Turnusol soru şudur: Neden Batı'ya göre "
bizim içişlerimiz" yok?
Şimdi sıra sizde sevgili okur...
Nedenleri alt alta sıralayın...