Bir tanıdığım geçen gün sosyal medyaya şu notu düşmüştü: "Bize bir şey olmaz deriz, benim başıma gelmez duygusu hakimdir hepimize, bir şekilde yırtarım diye düşünürüz... Çok donanımsız, çok hazırlıksızız." Sonra o nota tekerlekli sandalyesine bağımlı bir ahbabımdan cevap geldi:
"Selam... Kazadan bir gece önce ben de eşime 'bana bir şey olmaz' demiştim." Ertesi gün deprem oldu, vs. Bu mesajlaşmayı hatırladım.
***
Gelelim şu
endişe (anksiyete, kaygı) konusuna... Dikkat ediyor musunuz? Projelerden geçilmiyor, beklentiler sürüyle ama "
rıza" ve "
nasip" duygusunu, ara ki, bulasın...
Umut kavramı mı? Artık seküler bir dilek. Mütedeyyinler bile
"evren"e savuruyorlar dileklerini, sosyal medyada görüyorum. Gelecek hep muğlak ve tedirgin edici. Şimdiki zaman hızla akıp geçiyor. Eh, bu durumda günümüz insanını endişe sarmasın da ne yapsın! Kaldı ki, bu kadar çok beklenti, beklenmedik olanın ihtimalini ürkütücü kılıyor.
Endişe hastalığı= Bireyciliğin iflası.
***
Deprem konusu bitmez. Ben depremin şöyle bir değinilip sonra "cızz" diye kaçılan
siyasal/sosyal tarafını düşündürmek istiyorum.
Bir büyük depremi hatırlatacağım. 1988 Ermenistan depremini... Richter ölçeğine göre 6.9 olduğu saptanmıştı ama Sovyetler Birliği tarihinin en yıkıcı depremlerindendi. Çünkü ülkenin iki şehri tamamen yerle bir olmuştu.
Leninakan ( şimdi Giurmi) şehrinin nüfusunun dörtte üçü yok olmuştu.
Dünya yardıma koştu. (Yardımın hızı da ayrıca ilginçtir. Depremin olacağını biliyor gibiydiler, diyenler çoktur!) Doğrusu, Sovyet komünizmi de enkazın altında kalmıştı. Gorbaçev bunu kısa süre sonra itiraf etti.
Moskova nedense kolunu kıpırdatamıyor ama dışarıdan gelen yardım ekipleri "harikalar" yaratıyordu!.. Sonrası mı? Ertesi yıl Berlin Duvarı yıkıldı. Gorbaçev bütün cumhuriyetlerin "kendi kaderlerini tayin edebileceklerini" ilan etti.
Ermenistan, 1991'de halk oyuyla bağımsızlığını ilan eden ilk Sovyet Cumhuriyeti oldu.
Bilmem, meseleyi biraz olsun izah edebildim mi? Siz başka örneklerle
düşünmeye devam edebilirsiniz...
***
Popüler kültür, endişe kaşıyıcı ve panik üretici bir mekanizma gibi çalışıyor.
Oysa teyakkuz başka, panik başka. Karıştırmayalım. Panik tuzaktır.