Ormanlar yanarken "müteahhitler ve devlet el ele verip yakıyor" diye ortalığı birbirine katan, hatta yangını söndürmeye giden itfaiyecileri bile kundakçılıkla suçlayacak kadar gözü dönen tipler şimdi sus puslar...
Çünkü PKK yangınları upuzun bir liste yayınlayarak üstlendi.
Dikkatinizi çekerim...
Uykudan birdenbire uyandırılan ünlülerden oluşan FETÖ hücrelerini veya terör örgütüyle zaten damardan ittifak halindeki yazar çizer tayfasını kastetmiyorum...
Kendini "muhalif" olarak tanımlayan dümdüz, sıradan, sokaktan insanların suskunluğunu önemsiyorum.
Çünkü temel soru şudur...
Çok değil, beş yıl önce "devlet orman yakıyor" lafını aklının ucundan bile geçiremeyecek insanlar nasıl bu hale geldiler?
Bundan beş yıl önce olsa, orman yangınları üzerine PKK'ya beddualar yağdıracak insanlar şimdi apaçık gerçek karşısında bile neden suskunluğa gömülüyorlar, nasıl oluyor da koşullandırılmış denekler gibi davranıyorlar?
***
Düzenli okurlarım bilirler...
Üzerimizde bir tür "toplumsal hipnoz" uygulandığından söz ediyorum, yıllardır.
Siyasi ittifak çalışmalarının suyun yüzeyindeki çalkantılardan ibaret olduğunu; asıl ittifakın sosyolojik zeminde kurulması için epey yol kat edildiğini yazıp çiziyorum.
Kabul edelim ki, bunu başardılar.
Kemal Kılıçdaroğlu çok "ciddi" bir şey yapıyor ama biz onunla dalga geçerek yanlış yapıyoruz diye yırtındığımı da hatırlarsınız.
Şimdi geldiğimiz noktaya bakınca...
Şaşırmıyorum.
Ama eşin dostun hâlâ şaşırarak vakit geçirdiğini, hele siyaset sınıfının durumu kavramakta zorlandığını görünce üzülüyorum.
***
Önce Erdoğan nefretini yoğunlaştırarak ilerlediler.
Bütün hipnozlar dikkatin ve duyguların böyle teksif edilmesiyle başlar, malum.
Sonra birbirinden çok farklı kesimlere "hepiniz sekülersiniz" duygusunu empoze ettiler. Bu farklı endişeleri boşaltıp ferahlatma aşamasıydı.
En son olarak tekrar yoğunlaşma aşamasını bir seviye üste taşıdılar. Artık iktidar ve Erdoğan'dan da öte doğrudan devleti olumsuzluyorlar.
Bütün bunları şunun için yazıyorum...
Artık sadece bir "siyasi pozisyon"la karşı karşıya değiliz.
İşine geleni gören, gelmeyeni görmeyen; işine geleni kabul eden, gelmeyeni yok sayan ve fena halde "ecnebi" bir "toplumsal zihin"le karşı karşıyayız.
Önce bunu bilelim.