İnsan dostlarıyla konuşmaya daldığı bir zamanda kendini yoklamalı ve sormalı: Neden bahsediyoruz, bunların dünyaya veya âhirete bir yararı var mı? (CAHİT ZARİFOĞLU / Bir Değirmendir Bu Dünya)
***
Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin ama geri dönemezsin. (
DOSTOYEVSKI / Karamazov Kardeşler)
***
Bilip de cahil, anlayıp da unutkan, görüp de kör, duyup da hissiz kalmanın felaketine düşmeyeyim!.. (
N. F. KISAKÜREK / O ve Ben)
***
İnsan yeryüzünde nereye giderse gitsin, yanında bir parça gün ışığı, bir avuç yeşillik, kulağına çarpmış birkaç kahkahayı götürebilirdi... (
SEVİNÇ ÇOKUM / Rozalya Ana)
***
Annem televizyonun karşısında. Saat sabahın 9'u. Köhnenin köhnesi bir televizyon programı. Çok daha iyi şeylere layık o. Böyle bir şeyi nasıl sevebilir? Ona bunu sert biçimde söyledim, kızdı.
Paris'e döndüm. Onu televizyonun karşısında yalnız bıraktım. Yolda, onun bunu sevmediğini anladım ama artık vasatlık, bayağılık onu kaçırtmıyordu. O an, onun ne kadar yalnız olduğunu anladım. Eğer yanında kalsaydım, televizyonu açmayacaktı. (
J. L. FOURNIER / Kuzeyli Annem)
***
Düşünebiliyor musun, annenin karnında, kutsal sayılan o yerde bile güven içinde değilsin. Filme alıyorlar seni, casus gibi izliyorlar, doyuma ulaşmanı gözlüyorlar. Yaşarken onların elinden kurtulamayacaksın, bunu herkes biliyor. Ama daha doğmadan bile kurtulamıyorsun. (
MILAN KUNDERA /Kimlik)
***
Hayat hayırsız bir sevgili gibi, onu en çok istediğin anda terk eder insanı. (
MEHMET EROĞLU / Kusma Kulübü)
***
Kusurlarımız bize başkalarına merhamet etmeyi öğretmiyorsa, ne işe yararlar, bilemiyorum. (
M. YOURCENAR / Alexis)
***
Bütün yapacağın okumak... Zaten yapacak daha iyi bir işin yok bu dünyada. (
ALEV ALATLI / Viva la Muerte)