Kitapları yanıp kömür olmuş bir kitaplıkta yepyeni elbiseleriniz, kravatınız, boyalı ayakkabılarınızla işiniz ne? (CAHİT ZARİFOĞLU / Yaşamak)
***
Daha çok yol var mıdır? Yoo, şu ilerideki nehri geçmek, şu yeşil tepeleri aşmak yeterlidir. Belki de varmışızdır bile. Şu ağaçlar, kırlar, şu beyaz ev belki de bizim aradığımız şeylerdir. Bir an, bunun doğru olduğuna inanıp orada durmak isteriz. Sonra, kulağımıza ileride daha iyisinin olduğu çalınır ve tasasız bir biçimde yeniden yola koyuluruz (...) Ama bir noktada insan geri döner ve arkasındaki kapının kapanarak geri dönüşü imkansız kıldığını fark eder. İşte o zaman değişim başlamıştır. Güneş eskisi gibi kıpırtısız değildir, hızla hareket etmektedir. (
DINO BUZZATI / Tatar Çölü)
***
Yola tek çıkmaya kalkıyorsun. Tek olan yenildi mi, biter. (
TARIK BUĞRA /
Küçük Ağa)
***
Sen bu yüzden kendini başkalarının kuyusuna atıyorsun, ben bu yüzden alıp başımı gidiyorum. Kendi kuyumuza inip kendimizi tanımak istemiyoruz. Biliyoruz çünkü ne kadar aciz, zavallı, korkak, tiksindirici olduğumuzu. (
AYFER TUNÇ / Dünya
Ağrısı)
***
İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın, birini sevmeden soluk alamıyor. (
EMILE AJAR / Yalan-Roman)
***
Aşk sayesinde ruhumu bir cisim gibi hissediyorum ve ona dokunuyorum. (
MIGUEL DE UNAMUNO / Sis)
***
Krems'li itfaiyeciler mahkemeye sevk edilmişlerdi, çünkü bir burjuva evinin dördüncü katından saatlerce kendisini aşağıya atıp öldürmekle tehdit eden bir kişi için gerdikleri brandayı geri çekip kaçmışlar ve adam da tam o sırada atlamıştı. (
THOMAS BERNHARD / Ses Taklitçisi)
***
Kör biri görmeye başlayınca ne oluyor, biliyor musun? Her gördüğüne inanıyor. (
BARIŞ BIÇAKÇI / Sinek Isırıklarının Müellifi)
***
Şarkılar bağ kurar, toparlar ve bir araya getirir. Söylenmedikleri zamanlarda bile hazır bulunan toplanma alanlarımızdır onlar. (
JOHN BERGER / Hoşbeş)
***
Okunacak hiçbir hikaye, hiçbir mesnevi, hiçbir şehir tarihi veya hal tercümesi kitabı insanlara şu mezarlar kadar içli, onlar kadar sahici bir hikaye anlatmıyorlar. (
İSKENDER PALA / Katre-i Matem)