İlahiyatçılar ilahiyatçılarla, herkes ilahiyatçılarla tartışıyor...
Tarihçiler tarihçilerle, herkes tarihçilerle tartışıyor...
Hekimler hekimlerle, herkes hekimlerle tartışıyor...
Sonuç?
Kulakları sağır eden, zihni bulandıran bir patırtı, ardından gelen büyük bir boşluk duygusu.
O kadar mı?
Hayır!
Muhafazakar muhafazakarla, liberal liberalle, Atatürkçü Atatürkçüyle, milliyetçi milliyetçiyle, sonra hepsi birbiriyle kıyasıya tartışıyor.
Tartışmak için tartışılan bir ortamda iddia, bilgi, fikir yaşar mı?
Milli spor olup çıktı tartışmak.
Biliyorum...
Ne sosyal medyadan ne de dijital paylaşım ortamından geri dönüş yok!
Bu konuda önlemlerden söz etmek bile boş iş. (Bu konuda ilerde daha kapsamlı yazacağım.)
Elbette yakınmak yerine sosyal medyayı "yönetme"yi öğrenmemiz gerekiyor.
Ama işte dikişi tutmamış, adabı oturmamış ne kadar yönümüz varsa, ortaya çıkıverdi. En azından bunu kabullenmeliyiz.
Hepsini geçtim...
Yahu hayatında Twitter'a girinceye kadar hiç dert etmediğin bir meselenin nasıl "uzmanı" olup çıkıyorsun?
Normal hayatta hiç kavga etmediğin konuları neden şimdi kanlı bıçaklı kavga konusu haline getiriyorsun?
Delirdin mi?
Delirdik mi?
***
AYNA
Nasıl ki ölçülmemiş kumaşı biçmek olmaz ise, dizilmemiş sözü de söylemek gerekmez. ŞİRAZLI SADİ