Kim demiş, belki bir şair ama bağışlasın adını hatırlamıyorum fakat kendisine tamamen katılıyorum;
"mandalina çok güzel kokan bir kelimedir." Şunu da eklemek istiyorum; mandalina bahçeleri meyvesi ve kelimesi kadar güzeldir. Bilmem, son zamanlarda dikkatinizi çekiyor mu?
Hem medyada hem de eş dost sohbetlerinde bir meyveden veya sebzeden konu açıldı mı, söz hemen faydalarına geliyor.
Abartılı iddialar birbirini izliyor. Çünkü hastalık derecesinde "sağlık takıntılı" insanlar haline getirildik.
Dönüp meyvenin yüzüne bakan yok; nerede ve nasıl yetiştiğini düşünen yok, varsa yoksa sağlığımıza faydaları... O halde ben de aynı "dil" ile söyleyeyim: Mandalinayı dalında görmek, mandalina bahçelerinde dolaşmak, oturup uzun uzun seyretmek anti-depresan etkiye sahiptir, daha ötesi insanı yeryüzündeki varlığıyla barıştırır. (Antakya civarındaki mandalina bahçelerini gezmekten geliyorum, belki anlamışsınızdır! Bir de İzmir'de, Seferihisar'a gitmeliydi, meyveler toplanmadan hemen önce...)
***
Antakya'da
Kurtuluş Caddesi şehrin tarihsel bakımdan belki en
değerli bölgesi. Google'ı açıp sorarsanız,
önünüze bir yığın "havalı" cümle
dökülecek. Dünyanın ilk ışıklandırılmış
caddesi, vs. Oysa
gururlu ama kırgın birini andırıyor. Fena halde solgun,
kırık dökük, bakımsız. Ama şehrin derin
güzellikleri, mesela
Habib-i Neccar Camii de burada.
Uzun Çarşı'ya bu
caddeden girip aşağı doğru yürümeli.
Affan (İnci) Kahvesi'nde "
haytalı" tatmadan olmaz!
Sveyka'da "
vişneli kebap" bir de... Sonra mümkünse,
Savon Otel'de konaklamalı. Ah, o her yanı saran mis gibi sabun kokusu ve yağmur altında otelin harika avlusunda kahvelerimizi yudumladığımız akşam...
***
Müzik... Şarkı formundan hâlâ uzak duruyorum. Bir süre daha
Olafur Arnalds, Nils Frahm dinleyeceğim, belli. Bazen iyice elektroniğe kaydığım oluyor.
Kiasmos mesela. Rota'yı "buraya" çevirdiğimde tercihim Göksel Baktagir besteleri.
***
İlginçtir,
İstanbul'dan uzaklaştığımda fark ediyorum ki, facebook, twitter, instagram; hepsinde "
her şeyi biliyoruz" iddiası hâkim. Hakikati öğrenme çabası bu "bilmişlik" karşısında yeniliyor tabii.
***
Gezgin gazeteci Cees Noteboom'un lafıdır: "
Bir yolculuğa çıktım ve zaten bulunduğum yere vardım." Hep böyle midir, yoksa böylesi yol, yol değil midir?