Çocukluğumdan beri şahidim; ağızlarından şu lafı düşürmediler: "Adamlar yapıyor kardeşim!"
Güçlü ve zengin ülkelere öylesine meftundurlar.
Peki güçlü ve zengin bir ülke olalım diye tuğlanın altına ellerini koydular mı? Hayır!
Ya oligarşik sermayenin çiftliğinde kâhya oldular ya da devletten geçinmeli memur...
Bunu beceremeyen kesimleri de "muhalif" havalı kültürel faaliyetlerde teselli aradı.
İçlerinde büyüdüm.
Ezik kalplerinin nasıl toplumsal/ siyasal bir huysuzluk çizgisi ürettiğini iyi bilirim.
Ne yalan söyleyeyim...
İstanbul Havalimanı'nın açılışı sırasında hafızamda çok gerilere doğru gittim; yeniyetmelik çağıma...
Arkadaş grubumda bir akrabanın getirdiği dönemin görkemli havalimanlarından Amsterdam Schiphol'un broşürü elden ele gezerdi.
Sonra bir dergide yeni Frankfurt havalimanının havadan fotoğrafını görmüş hayran kalmıştık.
Ben nihayetinde şiirle, edebiyatla haşır neşir bir yeni yetmeydim ama büyük havalimanları demek, biraz da büyük hayaller ve serüvenler demekti...
Sonra o havalimanlarından heyecan içinde oraya buraya uçtuğumuz günler de geldi, geçti.
Ne garip! O zamanlardan hâlâ tanışıklığım süren bir iki kişiye ve o kesimin çocuklarına falan bakıyorum da...
Frankfurt ve Amsterdam havalimanlarını cebinden çıkartan yeni İstanbul Havalimanı'na nasıl da uyduruk bir hoşnutsuzluk kisvesiyle yaklaşıyorlar.
Bana sorarsanız onları esas rahatsız eden kafalarında çınlayıp duran bir ses...
"Bak" diyor o ses, "bizimkiler de yapabiliyormuş! Hani senin yıllarca yok saydığın memleketlilerin..."