BEN'DEN YENİ BİZ'E DOĞRU. Özgür bireyler (!) olacaktık ya hani... Hele internet gelince iplerimizi koparıp başına buyruk olmanın keyfi sürülecek sanmış ve bundan biraz da ürkmüştük hani... Hepsi hikâye oldu! Sosyal paylaşım düzeni ve bilgi ağlarının "otoriter" yapısı yeni kolektif alanlar oluşturdu.
Kitle "trend"ler ve "takipçi sayısı" üzerinden kontrol ediliyor.
Dışarıda kalan kayboluyor...
"Ben, ben, ben" haykırışları gerçeğin üstünü örtüyor:
Burada sadece "Biz" var... Siber sürüler birbirlerine "biz" diye hitap ediyor dersek, ağır mı kaçar? Belki. Şimdilik. Fakat gidiş bu yönde.
HAFIZA. Dijital teknoloji sürekli kolektif hatıra biriktiriyor. Yeni kuşak Marksist düşünürlerden Simon Critchley'ın ifadesiyle "hafızamız neredeyse hiç fark etmeksizin internette konuşlanıyor." Önemi şurada: Toplum için "gelenek"ten farklı yeni bir hafıza şekilleniyor. Sonuçları da farklı olacak.
HASSASİYET. İnternetin bizi hassas insanlar olmaktan çıkardığı iddiası biraz demode bir endişe. Dehşet ve haksızlıklar karşısında kayıtsız kalan insanlar olmadık. Vicdanımız nasırlaşmadı.
İnançlarımız pelteleşmedi. Hayır!
Ama olaylar ve hikâyeler art arda akıyor.
Bu hız içinde her olay "eşdeğer" olarak algılanıyor ve hangisinin diğerinden daha anlamlı, daha can acıtıcı veya daha sevindirici olduğunu ayırt etmek zorlaşıyor.
HAYVAN SEVGİSİ. Her gün binlerce sevimli hayvan videosu sosyal paylaşım sitelerine boca ediliyor. Bazı toplumbilimciler belli odakların bu videoları "gündem değiştirmek ve yeryüzünün acil sorunlarına odaklanmayı engellemek" için pompaladıklarından şüphelenmeye başladılar. Şüphelerinde haksız da sayılmazlar. Sonuç? İnternette (bebekler hariç) insan değil, hayvan seviliyor.
SÖZ YERİNE SES. Söz naylonlaşıyor mu? Belki. Ama sesin çekiciliği artıyor. Bu gerçeği ASMR (Automonous Sensory Meridan Response) videolarının YouTube'da moda olma hızından bile anlayabiliriz. Yemek yeme, paket açma, fısıldama sesleriyle kendinden geçen yüz binlerce insan...
YANLIŞ YERE DİKKAT. Bir sosyal medya trendiyle yüzleşmek Ahmet'i, Necla'yı, Kevin'i, Pelin'i eleştirmek sanılıp hemen tavır alınıyor. Bazıları da işi gerçekten bu yöne çeviriyor. Oysa esas mesele nasıl olup da bu trendlere karşı koyamadığımız meselesi... Bu "zihin yönetimi"nin arkasında ne var?