Mahallede esnafla laflıyoruz...
Çay, kahve, 15 Temmuz Köprüsü davasındaki tuhaf karar, büyükşehir belediyesinin altyapı çalışmaları için seçtiği berbat müteahhitler, falan derken...
Laf dönüp dolaşıp mahalledeki işyerlerinde çalışan (daha doğrusu iş ve ruh hali değiştirip duran) gençlere geldi.
Sözü edilen gençler ya mahalleden ya da yakın çevrelerden ve çoğunun esnafla akraba ya da ahbaplık ilişkileri var. Ama esnaf onlardan dertli.
Sohbetten anladığımı dümdüz söyleyeyim...
Belli ki, toplumumuzun her kesimini ahtapot gibi sarıp teslim alan "anti-sosyal davranış" modeli mahallenin gençlerini de esir almaya başlamış.
Sevimlilikleri zirvede tabii...
Gel gör ki, sonrası çok farklı: Sebat yok, dürüstlük vitrin süsü, tutarsız davranışlar olağan hale gelmiş, duygular dalgalı deniz, iş disiplini sıfır, vd.
***
Artık gündemden kopup gündelik hayatımızın derin sorunlarına da bakmanın vakti geldiyse, buraya bir not düşmek isterim.
Gençlerimiz hakkında parlak laflar etmeye bayılıyoruz. Nasıl olsa, taş atıp kolumuz yorulmuyor ama havamız oluyor.
Bazen de yakaladığımız yerde onları nasihat yağmuruna tutmaya başlıyoruz ki, hiç işe yaramıyor, çünkü
söylediklerimiz çocukların baktığı dünyaya uymuyor.
Gerçek tablo tatsız.
Gençlerin büyük çoğunluğu çok erken yaşlarda "
tutunamayanlar" arasına katılıyorlar.
Ve tabii birazcık olsun hayata tutunabilmek için en kolayını seçiyorlar:
Tutarsız sevimlilik, özgüvensiz atılganlık, sadakatsiz bağlılık, empati yoksunluğu...
***
Çok ciddi problem!
Bilelim ki, bu problemin sonuçları toplumun gelecekteki hayatını etkileyecek.
Eski sıkıntılarla bir tutmamayı; "
gençtir geçer" demenin işe yaramayacağını anlamalıyız.
Problemi fark etmek ve kavramaya çalışmak önemli bir başlangıç.
Uzmanları da bu konuda çalıştırmaya başlamalıyız. (Fakat ne olur, kamuoyuna meseleyi anlatırken "uzmanca" konuşmasınlar!)
Ancak biz yetişkinler de artık kendi "
fotoğrafları"yla yüzleşmeyi göze almalıyız.
Söyleyin...
Sabah akşam işinden ve kazandığı paradan şikâyet eden yetişkinler gençlere
nasıl işinde sebat etmeyi aşılayabilir?
Pespaye dedikodudan ve "
vur patlasın çal oynasın" hayatları alkışlamaktan kendini alamayan yetişkinler gençlere nasıl mütevazı
ve vicdanlı bir hayatı önerebilir?
Anlatabildim, sanırım...
Ama bu konuda masaya yatırıp konuşacak daha çok şey var.